Etnikçilik ve dincilik pek çoğu gibi spor alanını da baskısı altına alıyor. Tunceli’ye Dersim deme meraklılarına geçtiğimiz yıllarda Diyarbakır’a Amed ve Diyarbekir diyenler eklenmişti. Kentin 2 futbol takımının adı bu tutku doğrultusunda değiştirilmişti.
Yetinilmemiş olacak ki, Diyarbekirspor’un adını Mezopotamyapor olarak değiştirme haberi düştü ortama. Her ne kadar bizim böyle bir niyetimiz yok deseler de ateş olmayan yerden duman çıkmaz özdeyişini akıldan çıkartmamakta yarar var.
Logosu bile hazırlanmış bu değişikliğin.
Aslana ve kartala eşlik eden Ağrı dağları.
Logonun Ermenistan devletinin logosunu çağrıştırmaması olanaksız. Ermenistan için Ağrı dağları o denli önemli simgeler ki Ermenistan Futbol Federasyonu ambleminde de rastlanıyor ikiliye. Ağrı dağları takıntısı içinde oldukları kuşkusuz. Bir başka ülke sınırları içindeki bu dağların simge sayılması elbette üzerinde durulmaya değer bir ayrıntıdır. Diri tutulmaya çalışılan Büyük Ermenistan ütopyası gereğince günün birinde Ermenistan varlığına dönüşmesi hedeflenir Ağrı dağlarının.
Sürdürmeden önce Mezopotamyaspor’a dönmekte yarar var. Diyarbakır nere, Ağrı dağları nere sorusu gelebilir akla. Büyük Ermenistan tasarımının Ağrı dağlarıyla yetinmediğini eski deyişle Vilayeti Sitte’yi (Altı il) de kapsadığını anımsarsak durum açıklığa kavuşmuş olur.
Bu tasarım tamama ererse Ağrı dağlarının yanı sıra sınırlarımız içindeki Erzurum, Van, Elazığ, Bitlis, Sivas ve Diyarbakır illeri de eklenecektir (Büyük) Ermenistan haritasına.
Mezopotamyaspor’u bütünleyen logodaki Ağrı dağlarının anlamı açıklığa kavuşmuş olsa gerektir. Çoğunlukla bölmeyi önceleyen emperyalizm büyük parçayı bölerken küçükleri birleştirmeye ya da en azından güçbirliği yapmaya yöneltebilir. Bölüp parçalaması, küçük de olsa bir bölümünü kopartması güç olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bu amaca ulaşırken farklı etnik gruplardan yararlanma isteği şaşırılacak bir durum değildir.
Etnisiteyle ve dinle ayrıştırılan Diyarbakır’da Büyük Ermenistan soslu görselini koçbaşı olarak algılamak gerekir.
Şimdi geçen yüzyılın ilk çeyreğine uzanalım.
Türkiye Cumhuriyeti binbir çabayla, kanla, canla kurulmuştur. Buna karşılık Lozan’da istediklerini alma konusunda düş kırıklığına uğrayan emperyalizmin bu bağlamdaki hedeflerinden vazgeçtiğini sanmak yanılgı olur.
Musul konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin elini zayıflatmak ve bunun da ötesinde direncini kırmak amaçlı başkaldırıları bilmeyenimiz yoktur. Şeyh Sait isyanı en bilinenidir. Dinci-etnikçi bir devinimdir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni baskı altında tutmaya kararlı olan emperyalizm, etnikçi-etnikçi yapılanmaların ortaya çıkması doğrultusunda çaba içinde olmayı göz ardı etmemiştir.
Bu yapılanmalardan birisi olan HOYBUN, ağırlıklı olarak Kürt etnisitesi baskın bir oluşum olsa da 1927 yılında Lübnan’daki kuruluşuna Ermeni Taşnak partisinin kol kanat germiş olması gerçeği anımsanırsa güncel etnik-etnik bağlaşıklığın köklerine erişilir.
Kamuoyu tepkisini ölçme amaçlı Mezopotamyaspor çıkışından geri adım atılması söz konusu olsa da bu ve benzeri oluşumların ve girişimlerin Osmanlı’nın son döneminden başlayarak Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne dek inişli çıkışlı da olsa varlığını sürdürdüğünü unutmamakta yarar var.
Bundan 15 yıl kadar önce gerekçesi açıklanamayan bir Ermeni açılımı yaşanmıştı. “Ermeni soykırımını tanıyalım, özür dileyelim” diyen sözde aydınlardan oluşan koronun da özendirmesiyle Bursa’da Türkiye-Ermenistan futbol takımları karşı karşıya gelmişti. Stadyuma Azerbaycan bayrağı sokulmasına izin verilmediğini hiç unutmuyorum.
Devletler arasında ezeli dostluklar olmayabileceği gibi ebedi düşmanlıklar olması kural değildir. Bundan önceki Ermeni açılımına karşı çıkanlar Ermenistan devletinin topraklarımızda gözü olmadığını kanıtlamaları gereği üzerine vurgu yapmıştı. Futbol federasyonunun logosunda bile çifte Ağrı olan bir devletle nasıl dost olunabilirdi? Olunsa bile bu dostluk nasıl sürdürülebilirdi? Bu sorular o zaman yanıtsız kalmıştı. İzleyen süreçte dış politikadaki yön değişiklikleri sonrasında bu açılım da tıpkı Güneydoğu açılımı gibi boşlukta kalmıştı.
Ermeni açılımının ve elbette Kürt açılımının bu kez Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bir spor kulübü aracılığıyla yinelenmesi çabası ilginç olduğu kadar üzerinde düşünmeyi gerektirmektedir.
09.07.2023