Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair- yazar konuğu sevgili Özlem Çallı 1979 yılında Söke’ de doğdu. İlk, orta ve lise hayatını Söke’de tamamlayan Çallı, yüksek öğrenimini yurt dışında tamamladı.
Mardin’de doğmayı da çok isterdim. Hatta Adana’da da diyen Çallı ülkemin her yerini çok seviyorum diyerek başladı söze..
Fotoğraf çekmeyi ve bu fotoğraflarda gördüklerimi insanlara anlatmayı çok seviyorum. Sorsalar bana şu hayatta en sevdiğin şey nedir diye, budur!
Yazar veya şair değilim. Yazmayı seviyorum, okumayı çok daha fazla seviyorum. Bir gün yazmak istemesem dahi, okumaya hep devam edeceğim.
İnsanlardaki kötülükleri gördükçe heyecanlanırım. Halen hayret edebildiğim için.
Özlem Çallı’nın Şiir Üzerine Düşünceleri ;
Şiir, benim için dans. “Düzyazı yürümek, şiir dans” derler. Belki de bu yüzden. Şiirdeki sonsuzluğa hayranım. Sözcükleri yerleştirip sonunu okuyana bırakmaya gayret ediyorum. Henüz çok başarılı değilim ama bir gün olacağına inanıyorum. Umudum var. “Rüzgar insanların terini kuruttuğu sürece.” İyi şiir yazabilmek için iyi şiirler okunması gerekir, biliyorum.
Elimden geldiğince yeni çıkan/ çok satan/ ustaların tavsiye ettiği şiir kitaplarını okuyorum. En büyük hayalım sözcük dağarcığımı genişletmek ve şiirlerimi bu sözcüklerle süslemek. İmgelerin havada kalmasını sevmiyorum. Kağıttaki atışlarına da bayılıyorum.
DİRENÇ, CESARETİN CEP SAATİ
bir yol var görünen
yıllar öncesinden
bir duvar var gizlenen
arkası umut
bir sis var büyülü
gittiğinde söz sihirli
direnç ve umut masalın adı
bulmak, tanımak ve daha nice güzellikler direnç
cesaretin cep saati umut, sevinin sol tarafı
herkese haykırmak ezelden istek
heyecan yolun şarkısı
bir gitarist söylüyor
ben duydum
**
SÖZÜN CENDERESİ
Söz düştü yere
sıfatsız, zamirsiz, kimsesiz
-söz dedi bir derviş uzaktan
insanlar dinledi
-harf dedi bir sarhoş
sözün düştüğü noktadan
insanlar duymadı
söz yine düştü yere
kağıdın beyazlığında
iyelik eki bulan bir evlatlık
dilek kipinde yıldız kaydıran bir çocuk
dervişin sözünü kesti sarhoş
insanlar çoğuldan teke düştü
söz düşündü
-artık düşmek yok!
çıktı bir zeytin ağacına
eli bulutlara değdi değecek
derviş, sarhoş, insanı gördü
eşitlik heybesini sırtladı boynuna
söz o gün, söz bu gün
hep düşündü
**
İşte Kocaman Dünya
çiçek dense papatya
ev dense tek kat
ağaç anımsansa selvi
boşluk dolduralım hadi; üç nokta
güneş batarken, evet “o şarkı”
güzellik deyince zarafet
dürüstlük duyunca birkaç insan
Ege’de Deniz
Karadeniz’de yeşil
Marmara’da kıta
Anadolu’da misafirperverlik
bulut deyince hayal
göğ duysan umut
yıldızda ışık
bir kalem
bir kâğıt
bir satır sözcük
işte kocaman dünya…