Site icon Söz Gazetesi

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Gülsüm Işıldar

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair konuğu sevgili Gülsüm Işıldar 19.10.1950 günü asker olan babasının görev yeri olan Tokat da, dünyaya geldi. İlkokulu altı ayrı yerde tamamlaması, okulundan, arkadaşlarından, öğretmenlerinden sık sık ayrılması, küçük yaşta yoğun hasret, özlem,  şiirsel duygular ve dostluklar biriktirmesine sebep oldu. 1963 yılında babası emekli olunca Bursa ya yerleştiler. Ortaokulu ve liseyi Bursa da tamamladı.

1988 yılında Siyasal Bilgiler fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu.

Bu arada vergi memuru olarak başladığı Bursa Defterdarlığında, Şef, Müdür yardımcısı, Vergi dairesi müdürü, Defterdar yardımcısı ve Türkiye nin 2. Kadın Defterdarı olarak mesleki kariyerini sürdürdü.

Yoğun işleri arasında, sığınacak liman olarak gördüğü şiiri hiç bırakmadı. Görevini  sürdürürken, Sevgimi soldurmadı yıllar ve Gökkuşağım isimli iki kitap çıkardı. İlk şiiri 1980 yılında Maliye Bakanlığının çıkardığı Maliye  dergisinde yayımlandı ve çok ses getirerek mesleki eleştirilere sebep oldu.

Varlık, Eliz, Çinikitap, Akatalpa, Sarmal Çevrim, Cazkedisi, Çağdaş Türk Dili, Şiiri özlüyorum, Kurşun Kalem, Lacivert, Ekin sanat, Berfin Bahar, Mortaka, Ihlamur, Papirüs, İmgelem, Edebiyat Nöbeti, Kasabasanat, Karakedi, Artemis, Hayal, Cüneyne, Alarga, Olimpos, Dost, Maviada, Sunak, Bay, Mazruf dergilerinde ve çeşitli yerel gazetelerde yayımlandı.

2003 yılında Bursa belediyesi yerel gündem sanatçılar grubunda başkan yardımcılığına seçildi.

Bu grupla Trilye, Eskişehir, Samsun, Zonguldak, illerinde şiir şölenleri düzenledi.

Şiir çalışmalarında Nilüfer belediyesinin ve  Bursa dergiler platformunun katkıları büyüktür.

2016 yılında BUYAZ ve Bursa dergiler platformundan şiire katkı ödülü aldı.

T.Yazarlar Sendikası, Bursa yazın sanat derneği, Çağdaş Eğitim Kooperatifi, Yenikuşak Köy Enstitüleri derneği, Üniversiteli Kadınlar derneği, Saniye Rıza kız yurdu koruma derneği, KADER,  Emekliler sendikası, ve  Mali Müşavirler odası üyesidir.

KİTAPLARI

1990 SEVGİMİ SOLDURMADI YILLAR, 1998 GÖKKUŞAĞIM, 2011 OTA/YAN, 2013 SÖZ MAYA/LA/YAN, 2014 GÜLOŞ, 2015 GECENİN YIRTMACINDA, 2020 PAMUK PRENSES OLAMAMAK, 2022 DİŞİ GEÇMİŞ ZAMAN

 

GÜLSÜM IŞILDAR’IN ŞİİR HAKKINDA DÜŞÜNCELERİ ;

Şiir benim için bir seçenek değil, bir ihtiyaçtır. Zorunluluktur çünkü düşünen her insanın, savaşlardan, açlıktan, haksızlıktan, adaletsizliktan, ayrılıktan ve ölümlerden yana dünyaya söyleyecekleri vardır ve olmalıdır, çünkü her şairin çağına tanıklık etmek gibi bir misyonu olduğunu düşünüyorum. Öyle olmasaydı, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Nazım Hikmet, Namık Kemal gibi şairlerin yüzlerce yıl öncesinden bu güne kadar sesleri duyulabilir miydi?

Ey dünya, benim derdim var, bu acıları yaşayan insanların acısını hissediyorum, diğer insanlara da şiirlerimle hissettirmeye çalışıyorum demek istiyorum.

Bu yüzden kendimi çağdaş ve gerçekçi bir yazar olarak tanımlıyorum.

 

KENDİNE ÖLMEK    

Sise bürünüp

Hileli geceyi aldatan perçem

Kilitli kapıların günahı anahtar,

Şiddetin derinliğinde kırılan yıldızların

Azap kamçısı olduğunu bilmeden,

Çıt diye kırılıverir…

 

Gidenler gitmez, kendine ölür,

Nefretle bağışlamayı

Birlikte emzirir usu,

Yalnızlığın cinnet gözlerinde

Ölmek değil yaşamak korkusu…

 

Kanatlarımdaki uçma özlemi

Derimin altındaki kırbaçta saklı,

Susarak ve acının kanatlarını okşayarak

Sevginin tökezleyen kaçışları hep döner

Çünkü hiçlik hepliğin mücevheri ve

Deniz içip dağ tükürmenin erdemi…

**

ÖLÜ KADIN SESLERİ

Savaşı giyinen kentlerin

Yıkılmadım ayaktayım kavgası

Acı bir buğu gibi yükselirken

Kent gürültüsüne tutunur ölü kadın sesleri,

Kendine sarılmış günlerin günlerin nişanı

Olur yüzüklerin yuvarlaklığı ve

Eve dönmelerin hayretine sığınır

Islak anneleri bekleyen

Yatılı okul koridorları…

 

Yolunu şaşırmış bir yıldız

Kuşkuya kapılıp kuşluk vakti

Sokak fenerine asar kendini,

Bir lokma taş atarım

Boğazımdaki düğüme ve

Susmalarla parçalanan bir yürek

Üşümeler giyinir ateşi özle diye…

 

Acının havarisi tırpanladıkça

Ruhumun ekinlerini

Küfür hızında çürümeler tarihi,

Ağır sözler taşıyan karıncalara sor

Toprağın altındaki sırları

Bu yüzden telaşları.

 

Zamanı çarpıtan derinliklerimde

Unutmayı öğretiyorum belleğime

Çünkü dikte edilen amaçlar

Düşünceyi sınırlar,

Tohum değil ağzının karanlığındaki

Tanrı taşaronları sevmez,

Dirliğimin öfkesi kıyamet

Yakamdan düşen uçurumlara

Tutunma…

**

MOR ALFABEM

İçimde durmadan özür dileyen

Sus payına kilitlenmiş özgürlük,

Yanlış tebessüme sığınan ruh ve

Tekmeyle güzellenen gönül kapım,

Sana yanlış yerden kaynamış bir kemiğim

Bu yüzden iliğimi dolduran sancıda

Zonkluyor şakağıma saplı aşk …

 

Başı dönmüş bir dünyanın

Sıçrayan ağaçlarını yakalamaktan

Yorgun düşen ormanım,

Prizmamda kırılan yüzleri siliyor

Dilsiz bir kayanın üstünden

Tuza dokunan suyun utancıyla akan

İnce uzun bir sabır..

 

Kahverengi akşamların başını okşayan

Suskun bir evin kahkahasıyım,

Kibirli sokakların tökezleyen yollarında

Şehla hevesli yokuşlara öykünen

Suyu kurumuş bir ağlamaktı bize kalan,

Birde, ne aradığını unutmuş çocuğun

Ellerindeki yanık ekmek kokusu…

 

Ah, bende bir sevgi vardı

Kanayan bahçesindeki gülleri

Yanlış kalplerin dizlerine bıraktı,

İki yanardağ arasında buz gibi bir nehrin

Harlı lekesini tenime işleyen aşka sor,

Bir çiçeğe sahip olmak isteyen

Onun soluşunu izlemek zorunda mı?

Exit mobile version