Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Atila Öztel 1972 yılında Çarşamba/ Samsun’ da doğdu. İlkokulu Çarşamba, orta ve lise eğitimini ise Samsunda tamamlayan şair Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği mezunudur.
Halen aktif Elektrik Mühendisliği yapan şair aynı zamanda müzikle de aktif bir şekilde uğraşmaktadır.
2013 yılında Anadolu Rock tarzında müzik yapan ve üyesi olduğu Grup NADAS ile birlikte ‘’ZOR GÜNLER’’ albümünde yer almıştır. Albümde söz ve müziği kendisine ait üç eser bulunmaktadır.
Şairin ilk şiir kitabı ‘’Aşk Kendine Susar’’ 2010 yılında BENCE KİTAP tarafından, ikinci kitabı ‘’Bir Eflatun Bekleyiş’’ ise Ritim Sanat Yayınlarından Nisan 2022 tarihinde basılmıştır.
Bazı şiirleri İNSANCIL dergisinde yayınlanmıştır.
.
ATİLA ÖZTEL’İN ŞİİR HAKKINDA DÜŞÜNCELERİ:
Hiç bir zaman ana yol ve güzergahları sevmedim, sevemedim. Benim derdim patikalarlaydı , ve onların da derdi benim sandım. Ayağıma değen taşı, elime batan dikeni, yüreğimi sızlatan anları içselleştirdim.
Efkar, bir yol hikayesine döndüğünde umuda yaslandım, uçurtma uçurmaya meyilli bir çocuk kalmaya çalıştım. Hep hayal ettim ,düşledim. Bundan sebep benim için her şiir bir serüvendi.Ve her serüvenin mutlaka yol arkadaşları vardır. Tam da bu noktada kelimeler, cümleler ve imgeler devreye giriyor.
Benim şiirim küçük mısralarla besleniyor. Uzun uza diye şiirler yazamıyorum ya da tercih etmiyorum diyelim. Derin hissedişler ve imgelemler ile öz anlatımın daha doyurucu olduğunu düşünüyorum. Çok sevdiğim şairlerin kocaman şiirlerini okurken ara mısralardan onlarca şiir çıkartırım. Orada takılıp kalırım. Demlenirim.
Her şiir okuyucu tarafından mutlaka bir kez daha üretilip canlandırılır. İnsan kendi içinde biriktirdiklerini ve düşlerini şiirde çarpıştırır ve ortaya yeni bir serüven çıkar. Bu andan sonra her okur bir yolcudur ve kendi serüveninin kahramanıdır. Şair sadece bu zemini hazırlar ve okuyucuya ayna tutar.
Sanat bir gerçekliğin estetik katılarak yeniden üretilmesidir. Ve şiir sanatın en zor alanlarından biridir.
Albenisi çoktur, alıcısı az. Şiir nazlıdır ve şairin işi zordur.
BULUTLARI ISIRAN ÇOCUK
sendin
bulutları ısıran çocuk
ağzı meneviş kokusu
bilirim uçarı bir hazana
düşmüş sessizliğini
çok değil daha dün gibi
saçları taranmış bir özlemle
hangi dağın eteğini kuşanmıştın,
ben ki bir başka çocuktum
dilimi ısıran bir aşkla
boyamıştım tenimi,
kırılgan zamanlara küstüm
ve ayrılıklara düşman…
yakın eden bütün uzaklıklara
seni anlatıyordum durmadan
durmadan bir bahçeyle sevişiyordum.
**
YALNIZ GELME
gelirken yağmuru da getir
yalnız gelme,
ömrüm sarnıcı olmuş
yarım kalmış bir aşkın
.
yalnız gelme,
sana biriktirdiğim
yalnızlığımı da al gel
sabahçıl martı seslerini,
ve bu kente yeniden
merhaba deyişimi de
al gel
.
gelirken
yalnız gelme,
hummalı bir devrim/le gel
ki değişsin
gün batımlarım
.
yalnız gelme
gelirken bir dirhem
barış getir,
çocuklara bayram şekeri
yalnız gelme
gelirken
bir sokağı adımlar gibi
eski günlerden
bir demet getir
.
kanamayan bir hüzün
acımayan hatıralar
ve doymayan bir açlık
getir gelirken
yalnız gelme…
.
yalnız gelme
gelirken
sen de gel…
gel ama
gel…
**
.
BİR EFLATUN BEKLEYİŞ
bir eflatun bekleyişten
geliyor ömrümüz,
atılası değil satılası hiç değil
tuz yerine efkar basmış
tarumar gölgesi…
**
.
SUSTALI
cebimde sustalı bir bıçak gibi
taşıdım hüzünlerimi…
kaç kerte geçtim hayatın
yeminsiz köşebaşlarından
hiç bir gölge giymeden,
ağır bir romana başlar gibi
tutundum aşka,
gel gör ki ezberimde yok
hiç bir sevgili…