Yaşadığımız süreçte ülkemizde eğitimden başlayıp, istilacı göç ile devam eden büyük sorunlarımız bulunmaktadır. Bunlardan başka hukuksuzluk, ekonomi, açlık, yoksulluk, işsizlik, yer altı ve yerüstü zenginliklerinin yok edilmesi, sanayi, tarım ve hayvancılığın bitirilmesi, terör gibi sorunlarımız da toplumun belini bükmektedir. Şüphesiz ki bu sorunların en başta geleni eğitimdir. Büyük Atatürk’ün 22 Eylül 1924 tarihinde Samsun’da öğretmenlerle görüşürken söylediklerini aklımızdan çıkarmamalıyız: “Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder.”
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne kadar dokuz farklı isim Milli Eğitim Bakanı oldu. Bu dönemde 18 kez eğitim-öğretim sistemi değiştirildi. Ülkemizin şiddetle bilime ve teknolojiye gereksinimi varken, siyasi iktidar teknik eğitim yerine sürekli imam hatip okulu açarak, dini eğitime doğru yol almaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, gerek öğretim programlarında, gerek ders içeriklerinde, gerekse okul kitaplarında laik, bilimsel ve çağdaş eğitime ters düşen birçok değişiklik yaptı. Yapılan değişikliklerin ülkemizi çağdaş dünyadan koparacağı bellidir. “Dindar ve kindar bir nesil yetiştirme” amacını gizlemeyen AKP iktidarı, din eğitimini 4-6 yaş grubundaki çocuklara kadar indirdi. Milli Eğitim Bakanlığı, tarikatlarla protokoller imzalayıp okullara sokarak, laik ve bilimsel eğitime son vermektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı 2022-2023 eğitim öğretim yılsonu istatistiklerine göre bugün okul öncesi, ilk, orta ve lisede toplam 75.514 okul bulunmaktadır. Ortaokul ve lise sayısı toplam 30.623 olarak verilmiştir. Bunun 5.146 tanesi imam hatip ortaokulu ve lisesidir. Ortaokul ve lisede toplam 6.789.681 öğrenci okurken, imam hatip ortaokulu ve lisesinde 1.175.983 öğrenci okumaktadır. Yani ortaokul ve lise öğrencilerinin yaklaşık %18 kadarı imam okullarında öğrenim görmektedir. Ülkemizde 75.514 okula ve 46.828 kütüphaneye karşın 90.000’den fazla cami vardır ve sürekli yenileri yapılmaktadır. Bilimsellikten sınıfta kaldığımız bellidir; artık iman gücüyle bilim yapılamayacağını da anlamamız gerekir.
AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde geçmiş hükümetlerce bütçeden eğitime; %22,4 pay ayrılıyordu. 2023 yılında AKP iktidarının ayırdığı pay ise %9,6 oldu. Milli Eğitim Bakanlığı, devlet okullarına yeterli ödenek ayırmayıp, imam hatip okullarına bütün parasal kaynakları ve olanakları seferber etmektedir. Yıllardır siyasal istismar konusu olan imam hatip okulları her açıdan desteklenip tüm masrafları devlet tarafından karşılanırken, devlet okulları için velilerden destek beklenmektedir. Kısaca kamusal eğitim yavaş yavaş tasfiye edilerek, özel öğretimin ve dini eğitim veren okulların teşvik edildiği görülmektedir. Eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleştirme uygulamaları sürekli ve bilinçli bir şekilde arttırılmaktadır.
Eğitim yasalarında değişiklik yapılacaksa, ülkenin geleceği olan çocukların, çocukluk dönemi ve sonrasındaki gelişimini sağlayacak düzenlemeleri içermesi gerekir. Laik, bilimsel ve çağdaş bir eğitimle öğrenilen temel bilgilerin, bilimin ışığında yaşamla ilişkilendirilmesi hedeflenmelidir. Bilim insanlarına danışılmadan hazırlanan, bilimsel verilere dayanmayan adına “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” denilen bu yasa siyasi bir projedir. Türkiye böyle bir sistemle laik ve bilimsel eğitime son vererek, tam anlamıyla dinselleştirilecektir.
Getirilen bu yeni öğretim programının omurgasını temel bilimsel dersler değil, dini ders ve kavramlar oluşturmaktadır. Matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi evrensel ve bilimsel derslerin yerine daha çok dini ve ahlaki değerlerin öğretilmesine odaklanılmıştır. 10 yıldır üzerinde çalışıldığı söylenen 3500 sayfalık Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinde 12 yıllık eğitimde toplam 1210 saat matematik, fen ve sosyal bilimlere ayrılırken, 1590 saat din ve ahlak bilgisi ile iyi insan olma konularına ayrılmıştır. Evrim teorisi gibi birçok bilimsel teorinin yanında, Darwin, Einstein, Newton gibi bilim insanları ve teorileri de öğretim programlarından kaldırılmıştır.
Ülkemizde AKP ile birlikte yeni bir rejim yaratılmıştır ve bu yeni rejim, topluma kendi eğitimini dayatmaktadır. Eğitim, yıllardır ulusallıktan çıkartılarak küresel sermayenin istemlerine bırakılmıştır. Böylece vatan bilinci olmayan, ulusal kimlikten uzaklaştırılan, cumhuriyet, laiklik, bağımsızlık, demokrasi gibi kavramların önemini bilmeyen bir nesil yetiştirilecektir. Bunun için öğretim programlarından Ulusal Kurtuluş Savaşı, eşsiz önderimiz Atatürk, laik cumhuriyetimize karşı yapılan emperyalist destekli isyanlar çıkartılmaktadır. Siyasi iktidar devleti eğitimden çekerek, tarikat ve cemaati okullara doldurarak kendi eğitim sistemine yön vermektedir. Amaç düşünmeyen ve sorgulamayan bir toplum yaratmaktır.
Ülkemiz genelinde yaklaşık 20 milyon öğrenci ile bir milyonun üzerindeki eğitim emekçisini ve ailelerini etkileyen Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin getireceği sonuçlar üzerinde düşünmemiz gerekir. Bu gerici model kabul edilemez. Bunun için etkili ve sonuç getiren örgütlü demokratik eylemlere gereksinim vardır. Bu konuda muhalefet partilerinin cılız tepkilere son vererek, topluma önderlik etmeleri gerekir. Projede rol almayan siyasi partilerin, bu yeni öğretim programına karşı çıkmak ve engellemek için demokratik kitle örgütleriyle birlikte alanlara çıkmaları kaçınılmaz bir görev ve zorunluluktur.
10 Haziran 2024.