Site icon Söz Gazetesi

BUNLAR SİZCE İNSAN MI?

İnsan olabilmenin en büyük erdemlerinden biri, kişinin utanma duygusuna sahip olmasıdır. İnsan olan utanır, fakat hayvanlar utanma duygusu nedir bilmezler.
Örneğin, sahibinin getirdiği kemiğin hırsızlık parasıyla alınması köpeği hiç ilgilendirmez. O sadece bulduğu kemiği yer.
Anladık hayvanlar böyle. Peki, utanma duygusunu kaybetmiş, ar damarı çatlamış iki ayaklı canlılara ne diyeceğiz? Onları hangi sınıfa koyacağız?
Sizce bunlar insan mı?
Hele, devleti yönetmeye talip olanlar?
Örneğin ülke ekonomisini yürütecek takımda bulunanlar, ekonomi bilgisi, ülke ekonomisini izleyebilecek deneyim ve kabiliyete sahip oldukları için mi o göreve getirildiler?
Hazinenizin başına getirilen İngiliz, Türk Milletinin yararına mı çalışır, yoksa patronlarının yararına Düyun-u Umumiye Komiseri gibi mi çalışır?
Merkez Bankasının başına getirdiğiniz Amerikalı, yetenekli olduğu için mi, yoksa Katar Emirinin İngiltere’deki fonlarını yönettiği için mi başkan yapılmıştır?
Sizce kime çalışır?

Bakın size bir olay anlatacağım.
İbrahim Bey, Antakyalı bir çiftçidir. (Adı adresi, telefonu bendedir)
6 Şubat’taki feci depremde, içinde 120 Büyükbaş hayvanının olduğu ahır yıkılır, hayvanlarının tamamı telef olur. Aradan 6 ay geçmesine rağmen, devlet adına verilen sözlerin hiçbiri tutulmaz. Ne ahırı yapılır ne de ölen hayvanları verilir!
İbrahim Bey, Antakya-Üzümdalı mevkiinde Mısır ve Pamuk ekimi yaptığı araziye sahiptir. 1 ay sonra Mısırını biçecek, 2 ay sonra pamuğunu toplayacak ve her şeylerini kaybetmiş ailesiyle, yine ve yeniden hayata tutunmaya çalışacaktır!
Fakat, çapsız-kalitesiz-yöneticiler yakasını bırakır mı?

Bir sabah, dozerlerle tarlasının yanına gelirler ve “Buraları kamulaştırılacak ve konteyner kenti kurulacak, devlet ekili olan mısırının ve pamuğunun da, arazinin de bedelini ödeyecek” derler!
Herhangi bir kamulaştırma kararı, belge, resmi yazı hak getire…
İbrahim Bey; “Burası 1’nci sınıf tarım arazisidir. Depremden önce ben arazimin kenarına bir kulübe yapmak istemiştim, “Tarım Arazisi” diye izin vermemiştiniz. (Bu bölgede sığınmacılar tarafından çiftçilerin ürünleri sürekli olarak çalınmaktadır. Gece kamyonla gelen 30-40 silahlı sığınmacı, ne var ne yoksa hepsini çalar. Polis ve Jandarma bunlarla uğraşamadığından, herkes kendi malını kendi imkanlarıyla korumak zorundadır!) Başka yer mi yok, diye diretir ve gelen sözde devlet görevlilerini arazisine sokmaz.

İbrahim Bey ve çevredeki arazi sahipleri, Vali’yi ziyaret etmek isterler. Ama Vali Paşa (!) ile görüşemezler. Vali Yardımcısıyla da görüşemezler. AFAD Yöneticilerine başvururlar, AFAD Yönetimi ise onları Vali’ye yönlendirir.
Kendi ülkende, maaşını senin ödediğin vergilerinden alan çapsız yöneticiler yüzünden, bölge insanları diken üstündedir. Dün İbrahim Bey bana şunu söyledi; “Bizi kendi başımıza bıraksınlar, başımıza yeni belalar açmasınlar. Zaten deprem bizi kötü vurdu, yardım yapmıyorlar hiç olmazsa ekmeğimizi elimizden almasınlar!”
Bu yazıyı, Saraya ulaştırma imkanı olan varsa lütfen iletsin! İlettiğini de lütfen bana bildirsin.
Buna rağmen aynı soysuzluk, soygun devam ederse, İbrahim Bey’e ve diğer depremzedelere sözüm olsun, o Valinin oturduğu koltuğu onun kafasında kıracağım.
Depremin vurduğu, canlar aldığı insanlarımızla görüşmek bile istemeyen yöneticiye, başka ne yapılır ki? Öpeyim mi?

Ülkede beceriksiz, kötü niyetli, çapsız kişiler iktidara gelirse ne olur? Kıyamet mi kopar, zamanla düzelir diyenler şunu iyi bilsinler!
Evet kıyamet kopar. Ülkenin güvenliği darmadağın olur, dış politikası batağa saplanır ve ülke Balkan Harbinde olduğu gibi felaketlerle karşılaşır!!!
Aziz Türk Milleti;
Zaman kendi kaderine el koyma zamanıdır. Ayağa kalkacaksın.
Had bilmeyenlere, kendilerini Şah-Padişah-Halife sayan soytarılara hadlerini bildireceksin. Az kaldı, az…
Sağlık ve başarı dileklerimle 23 Temmuz 2023

 

Exit mobile version