insan oğlunun ve tabii olarak cemiyetlerin hayatlarını idame ettirebilmelerinin
esas unsuru onları ayakta tutmaya yarayan idealist yapılarıdır.
İdeal satılık bir mal değildir. Kaçak Amerikan mallarını satan marketlerde de bulamazsınız, mahalledeki köşebaşı bakkalında da.
Herhangi bir ideali benimseyebilmek, onu ruhunda hissedebilmek, her şeyden evvel şahsiyet meselesidir.
İdeal uğruna her türlü tehlikeye göğüs germek, tehlikeler içinde en ürkütücü olan ölümü bile gülerek karşılayabilmek seciye ve izan ister.
Dikkat ediniz, kahramanlar, sanatkârlar, filozoflar kısaca büyük kabul etmiş olduğumuz bütün insanların tümü bir ideal mensubudurlar.
Bu zaviyeden bakacak olursak milletlerin de hayatlarını etkileyen yegâne unsurun ideal olduğu gözler önüne serilecektir.
İdealden yoksun bir insan rotasını tayin etmemiş gemiye benzemektedir. Rotasını belirlememiş olan geminin kaptanı tabiatıyla nereye gideceğini bilemeyecektir.
Muallakta olan bir ruh haliyle bulunduğu limandan ayrılır ve denize açılır. Hedefi belli olmadığı için nereye gideceğini bilmeyen kaptanın ayrıldığı limana bile dönmesi şüphelidir.
Deniz durgunsa ne âlâ, eğer fırtınalıysa geriye dönmeyi Hak getire…
İdealden yoksun olan cemiyetler ve milletler yukarıda izah etmiş olduğum rotasız gemiye benzerler.
Rüşvetin bir ahtapot gibi bütün devlet dairelerini sarması, ziynet eşyalarını çıplak bedenlerinde sallandırmak için kadınların kavga edercesine birbirleriyle yarış halinde olması fertlerin ve toplamların alkolizm denen felakete müptela olması, kumarın hemen hemen her zenginin evinde yeşil çuhasıyla postu sermesi kıtlık günlerinde bile eğlence ve sefahat yerlerinin dolup taşması…
Toplumları mahvetmeye yönelik olan bütün bu arazların meydana geliş sebebi ideal yoksunluğunun eseri değil midir?.
Hangi toplumda ahlâk buhranı varsa, o toplumda milli iman ve milli ideal buhranı vardır.
Neye inanacaklarını bilemeyen, hangi fikri sistemin millet ve memleket için uygun olacağını kestiremeyecek kadar mantık süzgeci ve fikir kapasitesinden yoksun olan nesillerin amacı biyolojik ihtiyaçlarını gidermekten başka bir şey olmayacaktır.
Nefsi tatmin etmek ve sair ihtiyaçlarını gidermek için yaşamak, insiyakla hareket eden koyun sürüsünün mensubu olmaktan farksızdır.
Ruhsuz ve idealsiz yetişen nesiller hayatın illetini de, gayesini de yine hayatın içinde aramaktan ve gününü gün etmeye çalışarak, yalnız kendi keyifleri için yaşamaktan başka bir felsefeye inanamaz olurlar.
Sık sık ideal veriniz demekten maksadım: Bir milletin cihan davasındaki rolünü kabul ederek şahlanmış bir kudret iradesiyle tek hedefe doğru kinetik ve potansiyel halinde mevcut olan bütün enerjilerini birleştirmesi, yekpare bir vücut olması için hamle etmesidir.
Anarşinin doğuşuna ve tırmanışına dikkat ediniz, anarşiyi besleyen temel kaynaklardan biri sefalet, bir diğeri ise gaflette bulunma halidir. Sefalete düşme halinin ve gaflette bulunma halinin sebebi; ideal eksikliği ve bundan kaynaklanan hastalıklı ruh halidir.
Toplumlara refah veriniz demiyorum, ideal veriniz.
Çünkü refah bir milli ideal değildir. Bilâkis kolaylıkla kazanılan refahtan yukarıda saymış olduğum muhtelif arazlar teşekkül edeceklerdir.
Milli ideal için refahın feda edilmesi gerekmektedir.
Bizde tamamen tersi olmuş, maalesef refah için milli ideal kurban edilmiştir.
Ne demektir ideal vermek, ruhların dibinde yatan ve uyuklamakta olan müşterek ferdi istek ve iştahlardan üstün olan milli temayüllerin uyandırılması, yüksek bir şuur haline ve göz kamaştırıcı aydınlığa kavuşturulmasıdır.
Milletin hayatına yön verenler. Devlet ricali mensupları, sanatkârlar profesörler, evlatlarının geleceğini ve devletin bekâsını teminat altına almayı amaçlayan Türk anne ve babaları evlatlarınıza ideal veriniz, ideal!
Okura not:
Bu yazı Kavgamız Turan Dergisi’nin Ağustos/ Eylül tarih ve 61/62 Sayısında 27 Ağustos 1981 tarihinde yayınlanmıştır.