Daha önce duymamıştım. Bilmiyordum.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya denilen bir yerlerde karşıma çıktı.
Sevip, saydığım arkadaşım Kamber Kocaöz paylaşmış, ha keza yine sevdiğim bir dostum Faruk Andaç yorumlayarak dağıtımını yapmış.
Her şiirin bir öyküsü vardır. Elbet her şarkının ve türkünün de bir öyküsü olacak.
Hele Mahzuni gibi bir usta tezeneyi eline alıp da tellere dokununca türkü elbet daha bir dokunaklı olacak.
Dokunaklı olmasının yanında ibretlik de olacak haaa…
İmdi gelelim öyküye..
Kıbrıs Barış Harekatı yapılırken Aşık Mahsuni Şerif Kıbrısta savaşan Türk Askerini motive etmek için aşağıdaki dörtlüğü yazar.
“Duracak zaman değildir,
Yürüyün zalim üstüne..
Ölen ölür kalan yeter.
Yürüyün kıbrıs üstüne..”
Bu esnada Doğu Perinçek TV’da Türk Ordusunu “İşgalci” olarak niteler ve Kıbrıs’a müdahaleyi doğru bulmadığını söyler. Yazdığı dizelerle Türk ordusunu motive eden, Mahsuni Şerif’i “Davaya ihanetin, bedeli tabuttur” diye tehdit eder.
Bunun üzerine Mahsuni Şerif Doğu Perinçek’e hitaben şu dizeleri kaleme alır:
Bana dönek demiş, itin birisi
Açığım neymiş sor hele hele
Eli çatlamamış ayı irisi
Sen bizim köylerden geç hele hele
Köylüden yanadır toprak görmemiş
Viskiden gayriye dudak sürmemiş
Ömür boyu serçe bile vurmamış
Beni vuracakmış bak ite hele hele
Bir yığın kitabı yığmış önüne
Sinek konsa korkar tatlı canına
Hipi yosmasını almış yanına
Pehlivanlık taslar gör hele hele
Yiğittir ölüsü dağlarda kalan
Maraş’ta, Sivas’ta, Anadoluda kalan
Yiğittir yiğidin öcünü alan
Soytarıdan yiğit olur mu ulan
Ordu yıkacakmış bak hele hele
Bu herifin önü sonu ayandır
Anlayana benim sözüm beyandır
Senden korkan hayvan oğlu hayvandır
Gel de Mahzuni’yi vur hele hele.
Meğer bu şiirin öyküsü de buymuş!
Nerden aklına geldi diyeceksiniz. Bilesiniz ki bu dünya dün neyse bu gün de odur.
Bu günde bazı dönekler ve ödlekler tehdit etmeyi marifet bellediler!
Perinçek’in dönekliği bir yana, günümüz siyasetinde ve özellikle Adana’da (Maşallahları var!) ‘İngiliz bayrağı’ gibi her yana dalgalananlar mebzul denilecek kadar çoklar..
Onlar her partide varlar.
… ve siyasetin çirkinliği gereği tekmili birden değişik makamlardalar.
Makam bunların kişiliği, suçlarını örten maskeleri.
O yüzden mevkisiz ve makamsız olmazlar/olamazlar.
Makam ve mevkileri kimlik ve kişilikleri olmaktan çok daha ötede onların koruma kalkanlarıdır.
O yüzdendir ki makam, mevki ve mertebe için olmadık herzeleri yerler, hamasi nutuklarla da minareye kılıf diktiklerini zannederler..
Kirli siyasetin çirkin kuklaları, dün ana avrat sövdüklerinin önünde bu gün elpençe divan dururlar. Böylesi seviyesiz ve ilkesizliğin adını da ‘siyaset’ ve ‘politika’ koyarlar.
Tüküreyim ervahına böyle politikanın da siyasetin de..
“Mentezele mentezele…
İşimiz kaldı lemyezele…”
Bilmem ki bu satırlardan ne anlar, kendilerine siyasetçi diyen bilumum takım-ı hergele!