Çukurova Gazeteciler Cemiyeti başkanlık seçimleri geçtiğimiz günlerde yapıldı.
Cafer Esendemir üyelerin oylarının çoğunluğunu alarak yeniden güven tazeledi.
Gelenler, gidenler ikramlar ve izzetler gırla gitti.
Cafer Esendemir gerek nezaket ve gerekse protokol gereği iade-i ziyaretlere başladı.
Adana Valisi Mahmut Demirtaş’ı ziyaret esnasında hasbıhal doğal olarak yönetimler ve yerel gazeteler faslına geldi.
Esendemir haklı olarak mülki amirden ve devletin Adana’daki birincil sorumlusundan taleplerde bulundu.
Esendemir’in Vali Demirtaş’tan talepleri haber bülteninde “Esendemir ayrıca, İçişleri Bakanlığı’nın kahvehaneler, çay bahçesi, kır kahvesi ve benzeri umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde yerel ve yaygın gazete bulundurulma zorunluluğu çerçevesinde mevzuatın uygulanması, ‘ÇGC Basın Protokol Listesi’ ile ‘Valilik Basın Protokol Listesi’nin eşgüdümlü olarak belirlenmesi konusunda destek istedi.” İfadeleriyle yer aldı.
Esendemir haklıydı. Madem ki böyle yasa vardı o halde uygulanmalıydı.
Buraya kadar olumlu ve güzel. Esendemir mülki amire taleplerini iletti.
Olumlu.
Peki ya belediye başkanları..
İşte amiyane tabirle zurnanın zırt dediği yer tam da burası..
Çukurova Gazeteciler başkanı Cafer Esendemir mülki amire dileklerini sundu.
Uygulanır ya da uygulanmaz ayrı bir mesele.
İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü misali.
Lakin evvelindeki ve ahirindeki gelişmeler biraz tuhaf.
Bizim siyasiler seçimden önce yerel basını adam yerine koyarlara da seçildikten sonra her ne hikmetse umursamazlar.
Randevu saatlerine uymazlar. Gazetecileri nizamiye nöbetçisi yaparlar. Sonra da işi şakaya vurarak yoğunluktan dem vururlar.
Bu siyasilerimizin yerel basına olan tavırlarıdır. Ve artık kınanmak bir yana neredeyse klasikleşmiş huylarındandır.
Siyasiler ve özellikle belediye başkanları seçildikten sonra yerel basını ellerinin tersiyle iteleyip ve öteleyip yaygın basına sarılırlar.
Adına da yaygın basın demezler. Marifetmiş gibi ‘Ulusal basın’ derler.
Ulusal (!) basında ne kadar yer aldıklarıyla böbürlenirler.
Bilmezler ki onlar döktükleri onca paraya rağmen sadece bölge sayfalarında yer alırlar.
Varsın olsun.
Olmasına olsun tabii..
Burada yerel basının da iğne ile çuvaldız meselini hatırlayıp ders çıkarması lazım.
Lakin nerede o şuur!
İmdiii, geçtiğimiz günlerde Adana büyükşehir belediye başkanı Zeydan Karalar’ın bir haberi ‘Ulusal Basın ’da Cumhuriyet Gazetesi’nde yer aldı.
Haber birden anonslanarak 8. Sayfaya kaydırılmıştı.
Hakkını yememek lazım, triyajı aşmış, sütun santim hesabıyla hayli bir geniş bir şekilde yer almıştı.
Kaç tane satın alındı, kaça satın alındı bilinmez!
Muammadır…
Lakin Zeydan karalar belediye ekipleriyle Cumhuriyet Gazetesi’ni dağıttırınca kıyametin kızılcası koptu.
İslam’a pek düşkün olan (!) AKP’liler mal bulmuş mağribi gibi sarılıp “Cami önünde gazete dağıttırıyor” çığırtkanlığına soyundular da beyanatlarında işi Sayıştay ve Danıştay’a kadar götüreceklerini bile belirttiler…
Biraz daha ileri gitselerdi ‘Kayyum’ bile isteyeceklerdi…
*
Zeydan Karalar’ı da anladık. Sol kesimden gelmedir ve solcu olarak bilinen bir gazeteye sahiplenmek istemiştir.
Pek çerçeveye sığmaz ama 'anomali' harici tutularak ‘normal’ sayılabilir…
Zeydan Karalar bunu Seyhan belediye başkanı iken de yapmıştı. Ama ne haberine yer veren gazete, ne de belediye personeli tarafından dağıtımı Sol kulvarda olmamasına rağmen bu kadar tepki almamıştı!
Ya Akif Akay’a ne demeli?
Zeydan Karalar sol bir gazeteye destek verir de Akif Akay hiç geri durur mu?
O kendine göre daha bir akıllı davranmış!
Hem de Zeydan Karalar’dan daha tez davranmış…
30 Kasım 2019 tarihinde Fanatik Gazetesi Akif Akay için özel ek basmış!
Bu özel ek ne kadar basılmış ne kadar para harcanmış?
O da başlı başına bir muammaymış…
Bu tür hesaplar kapalı kapılar ardında ve baş başa yapılırmış!
*
Eee bunda ne varmış!
‘Tüyü bitmemiş yetim hakkı’ ve ‘Adanalıların paralarını çarçur ettirmem’ lafları seçim meydanlarındaki vaatlerde kalmış!
Anlaşılan o ki ÇGC Başkanı Cafer Esendemir kimden ne isteyeceğinin adresini şaşırmış!
Eğer istelerdi belediye başkanları ‘Yaygın medya’ yerine bu tür jestleri yerel gazetelere pek ala yapabilirlerdi.
İstemediler…
İstemezler…
Yerel basına gerek görmezler.
Küçümserler…
El altından birilerine desteği elbet verirler, onda da hakkaniyet zaten aranmaz…
Adamına göre muamelenin isamisi bile okunmaz!
Neyse…
*
Üç gazete hikayesi…
Yaktın bizi…
Söz Basından açılmışken son zamanların en güzel fıkrasını yazmazsam uyuyamam..
Şişesi de kapağı da muhataplarının olsun…
Hani fıkra bu ya…
“Güney Amerika'da demokrasi vaadi ile iktidara gelen bir diktatör,
üç gazete dışında bütün basını ya satın almış ya baskıyla susturmuş…
Ortalık yangın yerine döndüğü halde bu üç gazete dışında en ufak eleştiri yapan yokmuş.
Son olarak o üç gazeteye haber göndermiş diktatör ve
“Yarın da beni eleştirirseniz hepinizi tutuklatırım!" demiş.
Ertesi gün gazeteleri merakla incelemiş.
Birinin manşetinde ,ağlayan kirli pasaklı bir çocuk karikatürü, ikinciye bakmış manşetinde ,
bir yangın karikatürü ve üçüncüde de bir genelev karikatürü…
Bir anlam verememiş diktatör ve başdanışmanını çağırıp bunların ne anlama geldiğini sormuş.
Danışman, " Sanırım çok organize bir durumla karşı karşıyayız efendim!" demiş ve gazetelerin sırasını değiştirip, yangın karikatürünü başa, genelevi ikinci sıraya, pasaklı çocuğu da üçüncü sıraya koyduktan sonra konuşmayı sürdürmüş, " Üç gazeteyi bir arada inceleyince mesaj çok açık ;
"YAKTIN” “BİZİ” “OROSPU ÇOCUĞU!”
Tam bir zeka ürünü…
Nerde yaygında yerelde öyle yetenekli gazeteci…
Nerde öyle zeki danışman?