Site icon Söz Gazetesi

Kâşif Kozinoğlu’nun aziz hatırasına…

 “Arabanın Tekeri Olam Ağam,” : Bir 1991 Yılı Hikâyesi

                                                                      

İhraç edilmesinden sonra mahkeme kararıyla İYİ Parti’ye dönen İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, TBMM’deki yaptığı açıklamada partinin kuruluş amacından uzaklaştığını belirterek, zehir zemberek bir konuşmayla İYİ Parti’den istifa ettiğini açıkladı. Devamında; “Tasfiye edilen Türk milliyetçilerinin yerine gelen 30 Ağustos’u bütün Türkiyelilerin bayramı diye kabul eden FETÖ’cü zihniyettir. İfadenin kanıtı, televizyonlarda, internette seyredebileceğiniz görüntülerdir. Hiç kimse inkâr edemez,” dedi.

Bunu bekliyordum. Beklemiyordum desem yalan söylerim. Meral Akşener’i şahsen tanımam ama Şemsiye Partisi’nin kurucularından çok dinledim. Ne o ne de Koray Aydın ülkücü değildirler. Koray Aydın Trabzonlu falan da değildir, Bitlislidir varsa yüreği kökenini kendi söylesin!

 Koray Aydın için “Deprem üzerinden çok nemalandı,” dedi ya Ümit Özdağ, doğru diyor da eksik söylüyor. Devlet Bahçeli’ye Kırıkkaleli öğretmen Yusuf Ali’nin sunduğu benim de gördüğüm 120 sayfalık 74 belgeli dosyayı işaret ediyor. Onu doğrudan Bahçeli’ye soracaksın, yok öyle kaçış!

Ümit Özdağ Kavuncu konusunda da haklıdır.

Nasıl mı? Buyurun kaynağından dinleyin.

Sene 1991…

Rusya iç karışıklıklar ve rejim sancıları içinde hastalanmış hantal bir tavuk gibi aksamaya başlamıştır. Bunu fırsat bilen Türk Devletleri ürkek ve çekinik de olsa Türkiye ile temasa geçme yarışındaydı. Türkiye, 27 Ekim 1991 tarihinde SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden Türkmenistan’ı tanıyan ve Aşkabat’ta Büyükelçilik açan ilk ülke olmuştu. Bir ay sonra Türkmenistan Kültür Bakanı Aşır Murat Türkiye’ye geldi. Muhatap bulamadığından ortada kalmıştı.

    H.Y. ve S. Y. Kardeşler uzun uğraşlar sonunda Cebeci Öğretmen evinde bir yer ayarlamışlardı. Türk Devleti de misafirini ağırlamak için sadece Kültür Bakanlığı Müsteşarı Emre Kongar ile Müsteşar yardımcısı bir hanımı (ismi hatırlanmıyor) görevlendirmişti. H.Y. ve S. Y. Kardeşler tanışıp sohbeti koyulaştırmadan nece sonra Emre Kongar Bey ile görevli kadın arz-ı endam eylediler. Emre Kongar kendini ve yanındaki kadını tanıttı resmi görevle misafirini karşılama ve ağırlama yapacaktı. Aşır Murat da; “memnun olmuşam, bu gelen gardaşlarımız da Türkiye’dendir, bir birinizi tanırsaz?” dedi. H.Y. hemen atılarak Emre Kongar’ı tanıdığını söyledi. Emre Kongar; “Ben Türkiye de tanınan biriyim, beni tanırlar,” dedi gevrek gevrek. H.Y. ve S.Y. bozuntuya vermediler ama kızmışlardı içten içe, zatın aristokrat moron tepkisine!

    Kültür Bakanını yolcu ettikten bir ay sonra da Dış İşleri Bakanı Aldı Guliev Türkiye’ye geldi. Hilton Oteli’nde kalıyordu. H.Y. ve S. Y. Kardeşler duyar duymaz yine koştular, Hilton’a geldiklerinde Guliev’in odasına haber yolladılar. Guliev lobiye inince H.Y. ve S.Y. kardeşler kendilerini tanıttılar. İki kardeş ülkenin kardeş vatandaşları sarılıp kucaklaştılar. Bir saat kadar bir sohbetin ardından öğle yemeği yendi. Ardından Guliev, Türkmenistan’da ticaret yapmak için gelen Türk heyetlerinin ve gazetecilerle konuşacağını isterlerse kalabileceklerini istemezlerse akşama görüşebileceklerini,” söyledi. Bizimkiler kaldılar. Biraz sonra tüccar ve gazeteci gurubu çıkageldiler.

   Ticaret heyeti dedikleri Çalık Gurubu ve Çukurova gurubundan adamlardı. Çalık gurubunu temsilen Ahmet Çalık, İsmet Sezgin’in kardeşi Mukadder Sezgin, Çukurova gurubunu temsilen de Çukurova soyadlı biri bir de Altepe soyadlı biri vardı. Gazeteciler ise Fehmi Koru, Ekrem Dumanlı ve başka birkaç kişi vardı. Aldı Guliev gelen misafirlere hoş geldiniz dedikten sonra H.Y. ve S. Y. Kardeşleri göstererek; “Bunlar benim toganımdır (kardeşim) diye tanıttı.” Gelenler çok şaşırmıştır. Daha dün bir bu gün iki, kimdir bunlar diye.

Konuşmalar, dilekler ve temenniler gırla giderken Çalık yalvarır bir tonla; “Bize Türkmenistan’da inşaat işi verirseniz Türkmen başının arabasının tekeri olurum,” der. Bir süre sonra misafirler gider. Guliev; “Bunlar kimdir tanırmısan?” der. H.Y. vatan millet Sakarya aşkı ve acemiliğinin de verdiği heyecanla; “vatanperver Türklerdir, seninle çalışmak isterler,” deyiverir. Hâlbuki on iki sene sonra bunlar canını almak için uğraşacaklardır, bilememiştir.

S.Y. Diyanette çalıştığından Özbekistan’da görevlendirilmiştir. H.Y. de kardeşiyle oralara gitmek, Türk kardeşleriyle hasret gidermek ister. Ancak henüz vize alamamışlardır Ruslardan.

  Guliev Rus elçisi Çernişev’i arar ve iki kardeş Türkmenistan ve Özbekistan vizesini kolayca alır. Ertesi gün iki kardeş vizelerini almış olarak Guliev’e gelirler. Fehmi Koru ve ekibi yine oradadır. Biri daha vardır, o biri alır sazı eline; “Türkmenistan’a gelmek istediklerini ama 3 aydır Rusların vize vermediğini anlatır. Türkmenistan, Özbekistan’da, Kırgızistan’da okul kurmak, ilim yayma faaliyeti yapmak ve Rusya’dan kurtulan kardeşlerine İslam dinini iyi öğretmek için kollarını sonuna kadar açtıklarını anlatır. Fehmi Koru ve Ekrem Dumanlı da başlarıyla onaylar. Yaptıkları sadece Allah rızası için hizmettir.” S.Y. ve H.Y. hizmet hareketinin güzelliklerini dinlerler, katılmamak ne mümkündür. Ancak Guliev bunları dinler gibi gözükür bir şey demez ve sonunda savar başından. Bu iki kardeşin gözünden kaçmaz, ama bir şey de demezler. İki kardeş, Guliev kaldığı sürece misafirperverliğini gösterirler ve ayrılık günü yolcu ederler. Ardından Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e uçmak için biletlerini alırlar. Bir gün önce de Türk Ocaklarına uğrarlar Başkan Orhan Kavuncu’dur, bu gün Kastamonu Üniversitesi’nde Prof., olan Orhan Kavuncu, Ümit Özdağ’ın FETÖ’cü dediği Orhan Kavuncu! Yanında Yücel Hacaloğlu vardır. Selam-u Aleyküm, Aleykümselam, çaylar gelir sohbet demlenir. Döner dolaşır laf Özbekistan’a gitmeye gelir. Helallik alınır ve ayrılırlar.

Ertesi gün uçağa binerler 9-10 saatlik bir uçuşun ardından Taşkent’e varırlar. Uçak lebalep Kürt doludur ve hepsi de güya Türk iş adamıdır. Uçak tarla gibi bir alana zar zor iner, nerede öyle modern havaalanı.

   Uçağın kapısı açılır açılmaz dört güvenlik görevlisi girer ellerinde megafon vardır ve başlar konuşmaya. Şive farklıdır o sebeple anlayan azdır. Kürdün birisi ayağa kalkmaya davranır bir bağırmayla oturttururlar yerine. Birkaç dakika sonra Türkçe bilen mihmandar içlerinde “Orhan Kavuncu ve Ahat Andican” isimli iki kişi varsa ayağa kalkmalarını ve ön tarafa gelmelerini ister. Anons üç defa tekrarlanır. Kimse kalkmaz bunun üzerine yolcuların uçağı terk etmesine izin verilir.

    H.Y. ve S.Y. de iner uçaktan karşılayan Özbekler apronda beklemektedir. Kavim kardaşla sarılıp hasret gidermenin ardından sohbet başlar ama bizimkiler uçakta başlarından geçeni anlatırlar. Kavim kardaş derki Fethullah Gülen ve şürekâsı Kerimov’u devirmek için çalışma yaptığını İslam Kerimov haber almıştır. O sebeple onları yakalatıp derdest etmek için polis içinde birim kurmuştur. Fetöden sonraki baş düşmanı da bu iki kişi ve diğerleridir. Bizimkiler donakalırlar. Zira adamların aradıkları bizde Müslüman milliyetçi diye geçinen taifedir.

Türkmenistan’da gezer dolaşırken zaman geçer ve sonunda Türkiye’ye dönerler. Yol Türk Ocakları’na düşer ve sadece uçaktaki anonsu anlatırlar ve sorarlar Kavuncu’ya; “Ağabey bu ne iştir?” Kavuncu yok yok bir şey yok diye geçiştirir.

Bizimkiler ses etmezler, anlarlar ki Türk Ocakları cemaatin eline geçmiştir. Sessizce üyeliklerini sonlandırırlar…

    Abdulkerim Mahdum ve Reşit Dostum…

Aldı Guliev Türkiye’ye ikinci gelişinde H.Y. ve S. Y. Kardeşler bu sefer Afganistan Türkmen Hareketi lideri Abdülkerim Mahdum’u da Aldı Guliev’in yanında bulurlar. Bu sefer Aldı Guliev ve Mahdum otelde geceli gündüzlü birliktedir. Mahdum Aldı Guliev’le birlikte Türkmen başını devirmek için anlaşmıştır. Aldı Guliev Türkmen Başı’nın yerine geçerse Mahdum Orta Asya Nakşi Hareketinin lideri olarak en büyük aksakal olacaktır. O zaman bütün Orta Asya’yı Türkiye yanında kontrol edebileceklerdir. Düşünce iyidir lakin anında Afganistan’a Reşit Dostum’a haber uçmuştur. Reşit Dostum Türkmen Başı tarafından aranmaktadır. Bunu bildirmesi kendinin affı Aldı Guliev’in kellesi anlamına gelecektir ancak Mahdum başında en büyük beladır ve Mahdum’un şikayetiyle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Mahkemesi tarafından 1 Milyon Afgan Türkünün ölümünden sorumlu olduğu gerekçesiyle aranmaktadır. Dostum Kozinoğlu’nu arar, Kozinoğlu Türkiye’dedir. Mahdum’la Aldı’nın tutuklanmasını ister. Kozinoğlu Dostum’u kullanıyorum derken hayatının en büyük hatasını yapar! Mahdum’u tutuklatır (Abdülkerim Mahdum’un sözüdür). Aldı Guliev açığa düşmüştür oğlu Murat Guliev’le Moskova’ya kaçar. O gün Mahdum yerine Reşit Dostum tutuklansaydı durum nasıl olurdu acaba? Ümit Özdağ bunu biliyor olması gerekir. Reşit Dostum da Kozinoğlu’nu Fetö’ye sattığına göre…  

Şöyle dediğinizi duyar gibiyim: “Canım bir tane cemaatçi derneğin başına geçti diye bütün derneği cemaatçi sayamayız!” ya da “bunu da cemaatçiler mi yaptı?” Doğru ne sayarım ne de yaptı diyebilirim. Ama bir örnek verebilirim…

Bundan tam on sene sonra bendeniz Gaziantep Tıp Fakültesi’nde Yrd. Doç., olarak akademik hayatta iken Türk Ocağı toplantısı olacak dediler. Bizde üyeyiz ya o hesapla gittik. Bir de ne görelim gelenlerin tamamı cemaatçi değil mi. Başındaki zat da Çocuk Hastanesi Başhekimi Mehmet Bey. Hayretler içinde kaldım. O gün Gaziantep’in Rektörü olan bu gün İyi Parti’den Antep vekili olan İmam Hüseyin Filiz’de bütün bu cemaatçileri toplayan adamdı. Mehmet Bey birkaç ay sonra bir tanışma yemeği verdi. Bizi de davet etti tabii. Gaziantep dışında bir bağ evi vardı oraya gittik. Aman Allah’ım nerede ise 100 kişi var ve tamamı üniversiteden tamamı cemaatçi. Psikiatriden Haluk Savaş (yargılandı, meslekten atıldı, vefat etti), Fizyoloji’den Prof,. Cahit Bağcı (yargılandı, şimdi Sakarya’da Üniversitesi’ndeymiş), Tıbbi Biyoloji’den Doç. Dr. Ecir Ali Çakmak (yargılandı meslekten atıldı), Histoloji’den Bünyami Ünal (Erzurum’a geçti orada yargılandı meslekten atıldı), Gözden Yrd. Doç., İbrahim, Nöroloji’den Mustafa. Fetöcülükten yargılanan bütün bu muhterem zevat aynı zamanda Türk Ocaklı idi. Bunların bir kısmı da Fetullah’ın işaretiyle İlim Yayma Cemiyetine yerleştirildiler. Şu an İlim Yayma Cemiyet’li kaç rektör varsa ben bunların tamamını tanırım.

Davetten birkaç gün sonra Cahit Bağcı beni cemaatin Antep’teki en tepe bürokratı ile tanıştırdı: Vali Yardımcısı Ali Küçükaydın. Daha sonra AK Parti’den vekil oldu. Antep’te üç sene arkadaşlık ettiğim adam vekil olunca mecliste beni tanımadı iyi mi?

O gün anladım ki FETÖ AK PARTİ eliyle devlete sızıyordu. 15 Temmuz buzdağının sadece görünen yüzüdür. Bu gün FETÖ gitti mi sanıyorsunuz, hayır gitmedi, bilakis, işini İlim Yayma gibi bir sürü derneğe soktuğu gizli Fetöcülerle yürütmektedir.

İYİ Parti’den istifa eden İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ iddiasında son derece haklıdır velhasıl…

Sonuç olarak:

Devlet için iyi yönetici en yanındakinin hain olabileceğini hesap edebilendir

Exit mobile version