Site icon Söz Gazetesi

YABANCI DEVLETE DESTEK SINIR TANIMIYOR “HEPİMİZ HİZBULLAHİYİZ”  DEMELERİNE AZ KALDI

 

   31 Ocak 1990’da Emin Çölaşan’la söyleşisinde Muammer Aksoy’un “irtica” diye adlandırdığı İslam darbeciliği yolunda yürüyenlerle, yine onun “gaflet” içinde dedikleri kişi ve kuruluşlar, “demokrasiyi geliştirmek” amacıyla İslam inkılapçılarıyla “geçici ittifak” kurmuşlardı.

Hemen herkes [Aziz Nesin, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Abdurrahman Dilipak, TKP’liler, Sosyalist Parti önderi vb.] Dedeman Otel’de “Demokrasi Kurultayı” diyerek buluştular ve yüzlerce yıldır devleti ele geçiremeyen İslamcıların önünü açmak için 163. maddenin kalkmasını istediler.

Toplantıda konuşan Prof. Dr. Muammer Aksoy, İslamcıların önünün açılmasıyla Cumhuriyet devletinin yıkılacağını anlattı, bu girişime ortak olmayacağını haykırarak ve eliyle kürsüye vurarak çıkıp gitti. Tek başına kalmıştı. O ünlü demokratlar, Kemalistler yan çizmişti.

 

Muammer Aksoy, İran Devleti- İran Konsolosluğu için suç dilekçesi verdi

Humeyni Salman Rüşdi’nin öldürülmesi için fetva verdi.

İran İstanbul konsolosu Ganjidost cinayet fetvasını elçiliğin dışına astı!

Muammer Aksoy ve Turan Dursun, bir yabancı devletin Türkiye’de ölüm fermanı veremeyeceğini, fermanı da asamayacağını belirterek mahkemeye başvurdular.

Muammer Aksoy, Cumhuriyete saldırıyı önlemek için arkadaşlarıyla [Bahriye Üçok da aralarındaydı] ADD’yi kurdu.

İran güdümlü İslam inkılapçılarının başını çektiği “türban” adı altında “kahrolsun laik diktatörlük” gösterileri başladı.

İran Sepah (İnkılabın Bekçileri Ordusu)’a bağlı Kudüs Kuvvetleri‘nin Türkiye elemanları, 90 öğretim üyesini “Namus Düşmanı” başlığı altında listeleyip bildiri dağıttılar.

Muammer Aksoy İslam darbecilerine yol verenlere karşı

31 Ocak 1990 sabahı Muammer Aksoy, Emin Çölaşan’la röportajında demokrasicilik oynayan arkadaşlarının [İlhan Selçuk ve ötekiler] aymazlık içinde olduklarını, kara tehlikenin de büyük olduğunu anlattı. Çok üzgün ve öfkeliydi.

İran Kudüs Kuvvetleri ameliyatçısı hazırdı

Tevhidin örgütlediği, İran’da eğitilmesini sağladığı Kudüs Kuvvetleri ameliyatçısı Ferhan Özmen 1988-1990 arasında Ankara’da birçok kişiyi  öldürmüştü.

Muammer Aksoy’un ev adresini, evine yakın bürosunun adresini telefon rehberinden belirleyen Kudüs Kuvvetleri ameliyatçısı, Muammer Aksoy’u izleyerek onun işyerine geliş, evine dönüş saatlerini çoktan belirlemişti.

Muammer Aksoy, 31 Ocak 1990 öğlene doğru Emin Çölaşan’dan ayrılıp Türk Hukuk Kurumuna gitmiş; oradan da bürosuna gelmişti.  Ameliyatçı da onu izliyord; arabasını Bahçelievler 2. Cadde’ye park etmişti.

Muammer Aksoy akşama doğru bürodan [ADD’nin de merkezi yapmıştı orayı] çıktı, sol kaldırımdan evine doğru yürüdü.

Ameliyatçı onun yanından geçerek apartmana girip pusuya yattı.

Muammer Aksoy, apartmana girdiğinde ameliyatçı karşısına çıktı;  susturuculu Barettayı telaşsızca kaldırdı, ateş etti: İki mermi Muammer Aksoy’un yüzüne, bir mermi de göğsüne…

73 yaşındaki Prof. Dr. Muammer Aksoy, yavaşça, oturmak ister gibi arkasını duvara dayamaya çabalayarak, yere kaykıldı;  dayanamadı ve kanlar içinde sırtüstü uzanıp kaldı.

Ameliyatçı Ferhan Özmen, Humeyni Hattında Hizbullahi davaya hizmet etmenin huzuruyla caddeye çıktı, aşağılara bıraktığı arabasıyla uzaklaştı. Bir görev daha tamamlanmıştı.

Görgü tanıkları da yalnızca sessiz, sakin caddeye bırakılan o aracı anımsamaya çalıştılar; yetersizdi.

İran Kudüs Kuvvetleri’nin 1990’da seri suikastları

Cinayetin ardından alışılagelmiş açıklamalar birbirini izledi. Yakın tarihlerdeki, özellikle Ankara’daki terörist saldırılara ve “inkılap ihracı” fetvasıyla güçlenenlerin İran’dan ve İstanbul’dan yayın yoluyla açık tehditlerine de kimse dikkat etmemişti.

Muammer Aksoy’un son sözlerine de aldırmayanlar, seri yazılarla İslamcı isyana dikkat çeken ve sürekli tehdit edilen Çetin Emeç’in Şubat 1990’da yazdıklarını ve İran’da eğitilenlerce Mart 1990’da öldürülmesini de hafife aldılar.

Aradan 6 ay geçmişti. Turan Dursun, Aksoy’u ve Çetin Emeç’i İslamcıların öldürdüğünü, nedenleriyle açıkladı [Hem de Perinçek’in 2000’e Doğru dergisinde.]

İran güdümlü Tevhid örgütü, Turan Dursun‘u “Türkiye’nin Salman Rüşdisi” diye duyurdu.

Batman Kürtlerinin kurduğu İslami Hareket Örgütü ile birleşen İran güdümündeki İrfan Çağırıcı ve arkadaşları Turan Dursun’u da öldürdüler.

Bahriye Üçok, karanlık tehlikeye karşı yöneticisi olduğu CHP‘yi hareket geçirmek için raporlar hazırlıyor, konferanslar veriyor, televizyonlara çıkıyor, yurttaşlarını uyandırmak için Almanya’da toplantılarda konuşuyordu.

Turan Dursun’un öldürülmesinden bir ay sonra Muammer Aksoy’u öldüren Kudüs Kuvvetleri ameliyatçısı Ferhan Özmen, İslamcıların hazırladığı “Adap” kitabıyla bubi tuzaklı bombayı Bahriye Üçok’a kargoyla gönderdi. Bahriye Üçok evinin bahçesinde açtı paketi ve parçalanarak öldü.

Halkı uydurmalarıyla aldatanlar kime çalışıyor?

Kudüs Kuvvetleri ameliyatçılarının suikastları birbirini izledi. Sözde Cumhuriyetçiler, sözde demokratlar, sözde Kemalistler, sözde Kuvayı Milliyeciler aldırmadılar.

Cinayetleri “derin devlete”, Amerikalılara, Mossad’a bağlayarak kumpas teorileri yaydılar. İslamcılarla birlik olup cinayetleri darbecilerin işlediğini yazıp çizdiler…

Kısacası Muammer Aksoy’un, Turan Dursun’un işaret ettiği gibi “gaflet” içinde hayali senaryolarla Humeyni’nin İslam inkılapçılarını (genel adlarıyla Hizbullahileri) ve onların işbirlikçisi yerli İslamcıları aklayarak halkı yanılttılar.

Şimdilerde de bu yolda ilerliyorlar. Hatta öldürülenlerin yakınları da bu kumpasın içinde başrolü oynuyorlar.

“Hepimiz Ermeniyiz” diye başlamışlardı.

Bu gidişle “Hepimiz Hizbullahiyiz!” diye bağırmalarına da az kaldı!

Bu satırları sabırla okuyanların bazıları burun kıvıracaklar, uydurma diyecekler; ancak onlar kara güce yandaş olurken, bir tek kanıt, tanık söylentisi [meyhanedeki yan masadan duydukları da olabilir] göstermiyorlar. Sonra da “kumpastan” yakınıyorlar!

Katiller müebbetten yatarken hala “Faili meçhul çözülemedi” yalanını yayanlar, hem katil Ayetullahları “anti-emperyalist”, hatta “devrimci” ilan ediyorlar, hem de “laiklik”, “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diye bağırıyorlar. Yakında “Hepimiz Kumpasçıyız! Hepimiz Hizbullahiyiz!” diye bağırırlarsa şaşmayacağım.

Bu devirde kim ki kıvırtarak, sulandırarak İran Ayetullahlarının emrindeki İslam inkılapçısı ameliyatçıları aklıyorsa, biliniz ki onlar Türklerin devletini yıkmak için her türlü oyuna soyunanlara da ortak olarak Türkleri aldatıyorlar! Dahası Yabancı devlete hizmet ediyorlar!

30 Ocak 2016

 

eb (ek bilgi):

(1)Yabancı devletlere göre yelken açan ve Yeni Kumpasçılık akımına kapılanlar gibi uydurmadık! Cinayetlerle ilgili bilgiler, belgeler, davalar sonunda müebbete mahkum olan ameliyatçıların anlatımlarında ve İran kaynaklarından alındı. Yayındaki Zifiri Karanlıkta kitabından özetlendi.

(2) Muammer Aksoy, İslam darbecilerine karşı ADD’yi öldürülmesinden bir ay önce kurmuştu. Suikast yıl dönümlerinde İslam darbecilerini öne çıkaran ADD’nin yöneticileri yıllar geçtikçe görülen davalara, kanıtlara, İran bağlantı belgelerine, mahkeme kararlarına karşın suikastların faillerini gölgeleyici tavırlarını korudular. 23 yıl sonra bile bu tavır değişmedi. ADD Genel Sekreteri manşetten yayınlanan yazı başlığında “Prof. Dr. Muammer Aksoy’u 24 yıl önce bugün yitirdik. Onunki eceliyle bir ölüm değildi, faili meçhul bir katliamda yitirdik” denilebildi ve İranlı darbeciler bir yana bırakılarak Kudüs Kuvvetleri’nin, İslami Hareket Örgütü’nün ve Kürt Hizbullahilerin [Gaffar OkanIn öldürülmesi gibi]  suikastlarıyla birlikte Aksoy’un öldürülüşü de “Kontrgerilla-CIA” odaklarıyla ABD’ye bağlanarak İran Ayetullahları aklanıverdi.  Aydınlık, 31 Ocak 2014, s.20 

(3) Cumhuriyet gazetesi de o gün bugündür “Failleri Meçhul” manşeti atıyor.

 

 

 

Exit mobile version