Site icon Söz Gazetesi

Bir gecede cahillik.

 

Bir gecede cahilleştik iddiası Türkiye’mize has bir eleştiridir. Böyle bir iddia ortaya sürüldüğünde, hemen anlayın ki iddianın altında art niyetler vardır. Harf devriminden bahsediyoruz.

Amaç Türkiye Cumhuriyeti inkilaplarını (devrimlerini) kötülemek, tu kaka göstermektir. Bu yaklaşım doğru mudur? Bunun irdeleyeceğiz. Çünkü ülkemizde devamlı şekilde, “bu millet bir gecede cahil bırakıldı”, şeklinde devamlı istismarda bulunulmaktadır!

Denir ki, “Efendim, harf devrimi öncesinde ‘Osmanlıca’ adıyla eğitimde kullanılan Arap harfleri  yerine, harf devrimi sonrasında, latin harfleri kullanılmaya başlayınca eski eserler okunamaz oldu!?.  Halkımız, kökünden koparılan bir dal gibi ortada bırakıldı. Nesil arasında kopukluk oldu. Alim ve bilginlerimizin eserlerinden faydalanılamaz; dinin yasası olan Kur’an da okunamaz oldu” gibi gülünç ve içi boş iddialarda bulunuldu.

Halbuki böyle bir iddia da bulunanların niyetleri başkaydı. Türk devrimini gerçekleştiren Mustafa Kemal Paşa (Soyadı Kanunu ile ‘Atatürk’ soyadını almıştır.) örtülü olarak kötülenmeye çalışılıyordu. Bu iddialar temelsizdi, yalandı. Yalandan uzak kalması gereken, sözde müslüman ama yalan da söyleyebilen, kendilerini dindar gösteren münafıklar tarafından suçlama yapılıyordu. Yaptıkları ise,  dinimize yakışmıyordu.

Şöyleki:  Osmanlıca denilen ve Arap harflerinden faydalanılarak kullanılan yazı, Türk Ünlü seslerine uygun değildi. Türkçe’de günlük hayatta kullanılan kelimelerin söylenişinde, bazı Arap harflerinin yazımında değişikliğe gidilmesi gereği, Osmanlı İdaresi tarafından gerçekleştirilen komisyonlarda rapor haline bile getirilmişti. Arapça harfleri arasında ‘O’, ‘P’ ‘J’, ‘Ç’ ‘I’ harfleri yoktu. Misalen, Arapça’da “Osman” ismini yazabilmek için ‘O’ harfi yerine ‘Vav’ harfi kullanılır. Portakal yazabilmek için ‘be’ harfinin altına üçgen şeklinde üç nokta konulup ‘P’ harfi, jandarma kelimesini yazmak için ‘cim’ harfi altına yine üçgen şeklinde üç nokta konularak ‘j’ harfi üretiliyordu. Arapça harfleri, üzerine veya altına çizgiler çekilerek, harf ince veya kalın halde okunabilirdi. Buna benzer zorluklar yüzünden, Türk alfabesi getirilmesinin çalışmalarına 1906 yılında başlanmıştı. Mustafa Kemal ise o tarihte henüz 27 yaşında olup, askerdi ve konunun tamamen dışında idi. Fakat yaptığı tahsil nedeniyle bu sıkıntıların da farkındaydı.

Diğer taraftan, Türk halk kesiminin okuma-yazma oranı; kadınlarda onbinde 6, erkeklerde yüzde 3’tü ve Türk halkı zaten cahildi. Osmanlı’da okuyabilen kesim ya yahudi, ya da ermeni olan azınlıklardı. Osmanlı, bu nedenlerle okuyabilen Türk’leri yönetici olarak atarken, liyakat gözetmeden bir Vali olarak da atayabiliyordu. Adana vilayetine vali olarak atanan “Ziya Paşa”da, bunlardan biriydi, Kendisi şairdi. Adana’da Seyhan ilçesindeki Ziya Paşa bulvarı üzerindeki parka adı verilen validen bahsediyoruz.

2’inci dünya harbi öncesinde, Türkiye’mizi, itilaf devletleri yanında söz konusu harbe sokmaya çalışan, bunun için trenle Yenice’ye gelen İngiltere Başbakanı Churcill’i, dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa İsmet İnönü karşılamış ve Ziya Paşa Parkı içinde yer alan ve o dönemde otel olan binada ağırlamıştı. Bu bina, sonradan nikah salonu, 1967 yılından itibaren İktisadi Ticari İlimler Akademisi olarak kullanılmıştır. Şimdi ise bu binanın üçte biri yıkıktır ve ayakta kalan kısmı kültür hizmetlerinde kullanılmaktadır. Bu okuldan 1975 yılında mezun olduğum dönemde, Ziya Paşa’nın, öğrenciler tarafından asker kökenli bir Osmanlı Paşası olduğu sanılırdı . Oysaki kendisi, sadece şair olan, bu özelliğinden dolayı Osmanlı Sarayı tarafından kendisine önem verilen ama eğitim olarak yöneticilikten uzak bir kişilik olduğunu sonradan öğrenmiştik.

Özetle, o dönemde cahil olan nüfustan okuyabilenler el üstünde tutuluyordu. Sonuçta, halkı okur yazarlığa kavuşturma, yaptığı harf devrimi ile Mustafa Kemal’e nasip olmuştur. Osmanlı döneminde yazılan ilmi eserlerde latin harfleri ile çevirisi yapılarak, kısa zamanda toplumumuza kazandırılmıştı. Ama yapılan harf devrimine karşılık kendisine vefa gösterilmesi gerekirken, “Atatürk bizi bir gecede cahil bıraktı” demek abesle iştigaldi, nankörlüktü. Sırf siyasi zihniyetle saldırmak ise müslümanlığa hiç yakışmaz ve gıyabında kul hakkı yemektir. Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan saldırıların asıl nedeni ise, menfaatleri zarara uğrayan dış güçlerin kışkırtması ile oluyordu. Buna konuya da, sonraki yazımda yer verilecektir.

Exit mobile version