Avrupa Hunlarının başbuğu Attila, Yunan politik dilinde, Türkiye’ye yönelik suçlamaların anahtar sözcüğüdür. Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunan sivil ve askeri hiyerarşi, barbar, saldırgan, işgalci anlamında Attila olarak nitelenir. Yunan tarih okumasında, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı döneminin Başbakanı Bülent Ecevit, Türk Silahlı Kuvvetleri ve KKTC’de bulunan güvenlik unsurları Attila’dır.
Ege’de, Kıbrıs’ta, Akdeniz’de Türkiye’nin ulusal çıkarlarına uygun tavır sergilemek Attila olarak suçlanmak için yeterlidir!
Sözün burasında, yakın geçmişe dönüp, Attila olmaktan nasıl kurtulduğumuzu anımsatmanın zamanıdır. 3 Kasım 2002 milletvekili genel seçimlerinde AKP sandıktan tek başına iktidar olarak çıkmıştır ama, siyasi yasaklı genel başkanı TBMM dışındadır. Yeni iktidar seçim zaferinin coşkusunu, muhalefet yenilginin şokunu yaşarken, Erdoğan’ın, 18 Kasım 2002 tarihli Atina ziyareti, Attila olmaktan kurtuluşun yolunu açacaktır!
Milletvekili bile olmadığı halde başbakan protokolü ile karşılanan AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis ile Başbakanlık binasında yaptığı iki saate yakın görüşmeye, Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Yiğit Alpogan ile Müsteşar Yardımcıları Akın Alptuna, Baki İlkin ve tercüman alınmadığı gibi tutanağa da kaydedilmez.
Görüşme sonrası yapılan ortak basın toplantısına; “demokrasinin doğduğu, Eflatun’un, Sokrates’in gelip geçtiği güzel şehir Atina’da bulunmaktan memnuniyet duyduğunu” belirterek başlayan Erdoğan, sözlerini, “Yunanistan’ı tarihi rakibimiz olarak değil, en yakın komşumuz ve yarınlarımızın stratejik ortağı olarak görüyoruz” diyerek tamamlar.
Yeni Demokrasi Partisi Genel Başkanı Kostas Karamanlis, Atina Belediye Başkanı Dimitris Avramopulos ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelen Erdoğan’ın ziyaretinin, Yunanistan açısından taşıdığı anlam ve geleceğe yönelik beklentiler, Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu tarafından ifade edilecektir: “Tarihi bir görüşme.Yıllardır ilk kez karşımızda bir Attila görmedik”
21 yıl önce “Attila olmayan ve Protesto edilmeyen” Türk lider olarak övülen Erdoğan’ın, geçen hafta gerçekleşen Atina ziyaretiyle tamamlayalım yazımızı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunan Başbakanı Miçotakis görüşmesi sonrası yansıtılan bahar havasının, pratiğe geçmeyecek, içi boş iyimserlikten öte bir anlam taşımadığı kuşkusuzdur. Siyasi iktidarın kimi yetkililerinin yakın geçmişte Ege Ordusu’nun kaldırılması, TBMM’nin 12 mil kararının geri alınmasına ilişkin beyanları, deniz gücünden yoksun Osmanlı’nın hazin sonundan hiç ders alınmadığını göstermektedir.
Attila olmayan Türk tavrının ülkeye maliyeti hiç kuşkusuz ayrı bir yazının konusudur. Fakat, Ege’de, Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de 21 öncesi ile günümüz arasında yapılacak bir karşılaştırma, yaşanan süreçten suyun öte yakasının kazançlı çıktığını gösterecektir.
Devletin kurumsal aklının, kılı kırk yaran diplomasi geleneğinin, geçmişin deneyimlerinden alınacak derslerin çöpe atılması durumunda mevcut kazanımlarınızı kaybetmekle kalmaz, itibar, saygınlık ve caydırıcılığınızı da yitirirsiniz!