Site icon Söz Gazetesi

KOLONİ (2)

Ne demiştik önceki yazıda, “Bir kere koloniysen her zaman kolonisin”. 

Ruha işliyor ve yıllarca devam ediyor demek ki “gardiyana duyulan o aşk”, “Stockholm Sendromu”. 

Ama hayrettir, bu defa âşık olan bir başkası. 

Önce bir fotoğraf ve altındaki yazı; “Türkiye Cumhuriyeti”nin Lefkoşa’ya atanan Büyükelçisi, “Depremzedeler için yaptığı büyük bağış nedeniyle Sayın Şimon Aykut’a teşekkür ediyorum” diyor. 

“Aykut”tan şüphelenmedim de “Simon-Şimon” dikkatimi çekti: 

Küçüklüğüm her çeşit azınlığın çok olduğu bir zaman ve zeminde, İstanbul-Ortaköy’e geçmişti.  

 

Simon, acaba Yahudi miydi? 

Derken sanal âleme şu not düştü; 

“Sayın Büyükelçim, 

T.C. Vatandaşlığından çıkartıldığına ilişkin hakkında bilgi sahibi olduğumuz Simon Aykut’un KKTC’de siyasi amaçları olan ticari faaliyet gösterdiği, yine örgütlü taşınmaz mal alımlarında etkin olduğuna ilişkin hakkında bilgiler bulunan ve mafya yapılanması olduğu iddia edilen CHABAD hakkında, açık kaynaklarda belirtildiği şekilde birçok ülke yanında Ülkemizdeki birçok illegal örgütle ilişki içinde olduğu ileri sürülen bu kişinin Türkiye’den ayrılarak KKTC’ye geldiği biliyoruz. 

Hal böyle olunca, seçim sürecinde ve Türkiye’nin KKTC üzerinde etkisi tüm dünya tarafından bilinirken, Türkiye’de devletin dışladığı bir kişinin, KKTC’de Türkiye Cumhuriyeti temsilcisi ELÇİMİZİN bu kişi ile beraber resim çektirerek paylaşması ve yardımını kabul etmesi asla kabul edilemez. 

Sözü edilen chabat örgütü ve bu kişi, ABD’den Rusya’ya, Ukrayna’dan İsrail’e, İngiltere’den AB ülkelerine uzanan geniş bir ağı olduğu da bilinmektedir. 

Bu bilgiler ışığında doğru ve adil bir haber için sizin açıklamanız büyük önem arz etmektedir.  

Kuşkusuz bu konuda Ankara’dan Dışişleri çevrelerinden gelecek bir açıklamada bizim için çok büyük önem taşımaktadır. 

Bu vesile ile göstereceğinizden emin olduğumuz ilgi, vereceğiniz bilgi ve cevabınız için şimdiden teşekkür eder, saygılar sunarım 

Yukarı Girne Eski Türk mahallesi Muhtarı Tuğçe Ören” 

Peki nedir bu Chabad Örgütü? 

Yahudi dinine mensup Doğan KASADOLU şunları söylüyor.[i] 

“Chabad Rus Yahudileri olarak bilinirler, Türkiye’deki Hahamı devirmek için 5. kol faaliyetinde bulundular. Ama araya girmem sonucu buna muvaffak olamadılar. Yahudiler arasında kavga yoktur. Deviremeyince kolumuza girdiler. Bunların kolları uzun, mali güçleri çok kuvvetlidir.  Daha önce Türkiye’de okul sorunları vardı. Abdullah GÜL’ün ABD ziyareti sırasında, Türkiye’deki çocuklar GÜL’ün talimatı ile öğrenime başladılar diyebiliriz. Daha önce kayıt yapamıyorlardı.” 

Peki, KKTC ve Chabad? 

“Geçen Aralık ayında, ‘İslam Dünyası Hahamları’ adı altında Cumhurbaşkanımızı ziyaret eden Chabad’ın, Girne’de havra inşası gündeme geldi. Fakat Yönetimi belki de Türkiye Hahambaşılığı Vakfı’na verileceği için kabul etti. KKTC Cumhurbaşkanı arandı ve İstanbul’dan bir heyet yere bakmak için KKTC’ye gitti. Ama Girne’de Havra inşası için beğenilen yerle ilgili KKTC’den henüz bir onay gelmedi.” 

“Girne’de İstanbul’a bağlı Havra olması illegaliteyi ortadan kaldırır ve bugünkü durumu meşrulaştırır. Eğer şuanda orada kanunsuz bir şey yapıyorlarsa bu durum oradaki resmi makamların sorunudur. Unutmayalım bu yıl KKTC’ye İsrail’den 1 milyon turist bekleniyor. Bunun zararı yok.”  

“Misyoner Yahudiler?” 

Ve Yurdagül Beyoğlu yazıyor;[ii] 

“Kıbrıs İnsan Hak ve Özgürlükleri Derneği Genel Başkanı Hasan Dede Tarhan, İsrail’in Kıbrıs adasına büyük ilgi gösterdiğini kaydetti. Yahudilerin sadece Kuzey Kıbrıs’a değil, Güney’e de yerleşme planları yaptığını savunan Tarhan, İsrail’in ileriki yıllarda enerjinin merkezi olan Akdeniz havzasını kontrol altında tutmak için planlar yaptığını savundu. 

Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürü Hüdaverdi İyikal ise İsraillilerin KKTC’den herhangi bir yabancının alabileceği kadar mal alma hakkı olduğunu ancak KKTC vatandaşı bir kişiyle şirket kurduğu takdirde mal alabildiklerini belirtti. ‘Yüzde 51’i KKTC’li hissedardadır. O yüzden ne kadar mal aldıklarına dair veri yok’ diyen İyikal, İçişleri Bakanlığı’nın bilgi sahibi olduğunu kaydetti. 

Star Kıbrıs’a konuşan Tarhan, KKTC’de, Türkiye vatandaşlarının mal almasının kolaylaştırılmasıyla birlikte İstanbul’da yaşayan Yahudilerin bu yolu kullanarak KKTC’de mal almaya başladıklarını ifade etti. Yahudi lobisinin KKTC’de tefecilik yaptıklarını ve arazi toplayarak Küçük İsrail Projesini devreye soktuklarını savunan Tarhan şu anda Sadrazamköy, Büyükkonuk, Tatlısu, Karpaz, Dipkarpaz, Yenierenköy bölgelerindeki arazilerin yerli işbirlikçiler aracılığıyla el altından İsrailli işadamlarına satıldığı iddialarını dile getirdi. 

Yahudilerin ortak hedeflerinin arasında Kıbrıs adasının da olduğunu ifade eden Tarhan, şu anda Türkiye üzerinden bu yolun açıldığını ifade etti. Yahudilerin paravan şirketler aracılığıyla gizli yatırımlar yaparak Kuzey Kıbrıs’taki sahil şeridini parsellediklerini belirten Tarhan, bugün itibarıyla KKTC’li ortak bularak amaçlarına doğru yol aldıklarını söyledi. 

Yahudilerin yeni yapılanmasıyla birlikte KKTC’de masonik teşkilatların da oluştuğunu savunan Tarhan sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Yasaları aşmak için şeytanca planlar yapan şirketler, aldıkları tapuları KKTC vatandaşı olan işbirlikçilerinin üzerine yapıyor. O yüzden bunları net olarak ortaya koymak zor. 260 tane şirket kuruldu ve bu şirketler üzerinden belli oranlarda mal alıyorlar. Kazpaz’daki Marina 2000 yılında işkadını Sıdıka Atalay’a verilmişti. Atalay üzerinden aldılar. Birçok yapılanmanın arkasında bu insanlar var… Ortaya çıkıp ‘biz bunu yapıyoruz’ demiyorlar ama yasal zeminler oluşturup yapıyorlar.” 

Demek durum bildiğimizden de vahimmiş! 

Öyleyse ilk soru şu; KİM BU ORTAKLAR, YERLİ İŞBİRLİKÇİLER? 

İşadamları mı, siyasiler mi? Kimler? 

Zor kurtardığımız, bir türlü kurtaramadığımız memleketi kime satıyorsunuz? 

 

Peki çözüm? 

14 Mayıs seçimlerine 6 gün kaldı. 

Cumhurbaşkanı Tatar; “14 Mayıs’ta Türkiye’de gerçekleşecek seçimlerin ardından iktidarla birlikte Kıbrıs politikasının değişmesi halinde ‘zik-zak’ çizmeyeceğini ve Cumhurbaşkanlığı makamını bırakacağını belirtti. Ersin Tatar, ‘Türkiye’nin Kıbrıs politikasının asla değişmeyeceğini vurgulayarak değişmesi halinde de ‘Cumhurbaşkanlığı makamını bırakacağını ve Kanal T’ye gidip oturacağını, onuruyla yaşayacağını’ “ açıklamıştı. 

O halde Türkiye’deki muhtemel bir iktidar değişikliğinde Tatar’ın arkasından mutlaka Feyzioğlu (ve Arıklı) da gidecektir. 

Mahiye Morgül’ü dinleyelim; 

“Ramazan Bayramı heyecanını yaşadığımız bu üç günde çok sayıda fenerli ve eğri hilalli bayram mesajı aldım. Tebrik kartlarında hahamın feneri ne anlama gelir, farkında değiliz. Eğri hilalin İslam kültüründe ne işi var, o da bilinmiyor. 

Fenerli bir gösteriyi biz deprem günlerinde bolca gördük. İnternet ortamında videoları paylaşılan 2021 Hatay Expo açılış gösterisinde fenerli dinler buluşması ritüeli yapılmıştı. Sahnede Davut yıldızı, haç ve hilal birlikte tasarlanmıştı. Haham elinde fenerle sahneye geliyor, feneri papazla buluşturuyor, papaz da imamla buluşturuyor… 

Artık bundan kim ne anlarsa, demeyeceğim, hepimiz kurgulanmış bir filmi seyrediyoruz. Ilımlı İslam dedikleri, bir adı da Dinler Buluşması, küresel tek devlet planının gösterisiydi. O tek devlet de Büyük İsrail olacakmış. Önceki yıllarda Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi diyenler oldu ve sözcülerinin ağzından bolca dinledik, öğrendik. Küresel sömürünün tek elden yönetilmesi için 2023 yılı tetiğe bastıkları yıl olacaktı, Cumhuriyet açılmış yüz yıllık parantezdi, kapatılacaktı. 

Yeni bir dönem başlıyormuş ve üç din buluşuyormuş. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacakmış. Kim karar veriyor buna?”[iii] 

Demek ki konu sadece Kıbrıs’ı değil, Türkiye’yi de ilgilendiriyormuş. 

İyi bakın bakalım etrafımıza… Görmediğimiz, fark etmediğimiz başka neler var acaba? 

 

Son not; Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisinin, Simon ile önünde poz verip fotoğraf çektirdiği makam odasındaki duvara asılı Atatürk resmi, sizce de fazla küçük değil mi?

Exit mobile version