Sedat Ergin, 5 Temmuz 2003 tarihinde Hürriyet’te şu haberi geçti;
“Süleymaniye’deki Türk Özel Harekât timlerinin bulunduğu büroyu basan ABD askerleri, Kerkük’ün Kürt valisine suikast yapacakları iddiasıyla 11 askerimizi Kerkük’e götürdü. Türkiye, operasyonu sert bir dille protesto etti. Ankara, Türk askerlerinin derhal serbest bırakılmasını istedi.
Amerikan birliklerinin dün Kuzey Irak’ta Talabani bölgesinin başkenti Süleymaniye’de bulunan Türk Özel Harekât timinin yaşadığı merkezi basıp 3’ü subay, 8’i astsubay 11 Türk askerini tutuklayarak Kerkük’e götürmeleri Ankara ile Washington arasında büyük bir gerginliğe yol açtı.
Türkiye, dün öğleden sonra meydana gelen olay üzerine pek çok kanaldan yaptığı girişimlerle yaklaşık 100 kadar silahlı Amerikan askeri tarafından gerçekleştirilen bu operasyonu sert bir dille protesto etti ve tutuklanan askerlerin bir an önce serbest bırakılmalarını talep etti.
Ankara ile Washington arasında dün gece geç saatlere kadar yoğun bir diplomasi trafiğinin yaşanmasına yol açan kriz, iki NATO müttefiği ordu arasında bugüne dek emsali görülmemiş ölçülerde nahoş bir durumu yansıtıyor.
Ankara’ya ulaşan bilgilere göre, olay silahlı 100 kadar Amerikalı askerin dün saat 14.00 sularında Süleymaniye’de görev yapan Türk özel harekât görevlilerinin çok uzun bir süredir büro olarak kullandıkları merkezi basmalarıyla ortaya çıktı.
Türk özel harekât görevlilerinin Amerikalı askerlerin gelişini başlangıçta dostane bir hareket zannettikleri, ancak Amerikalı askerlerin silahlarını bırakmaları yolundaki uyarılarıyla karşılaştıkları öğrenildi. Amerikalı askerler, bu arada dışarıyla haberleşmeyi önlemek için evin telefonlarını da kestiler.
Alınan bilgilere göre, baskın gerçekleştiği sırada büroda özel harekâtçıların aşçısı olarak çalışan bir Türkmen kadın, özel hizmetli olarak çalışan iki Kürt ve Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani tarafından harekâtçılara koruma olarak tahsis edilmiş olan 3 Kürt Peşmerge de bulunmaktaydı.
Amerikalı askerlerin özel harekât görevlileri ile birlikte içeride bulunan toplam 17 kişiyi tutukladıkları ve askeri taşıtlara bindirerek Kerkük’e götürdükleri bildirildi. Özel harekatçılar ve maiyetlerindeki ekip, Kerkük’teki bir Amerikan askeri tesisinde gözlem altına alındı.
Olayla ilgili bilgilerin Ankara’ya ulaşması üzerine dün Genelkurmay ve Dışişleri Bakanlığı’nda tam bir kriz durumuna geçildi.
Genelkurmay Başkanlığı NATO Başkomutanlığı ile Dışişleri Bakanlığı ise gerek Ankara’daki ABD Büyükelçiliği gerek ABD Dışişleri Bakanlığı ile doğrudan temasa geçerek olayı protesto ettiler. Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu’nun da devreye girdiği bu girişimlerde Kuzey Irak’ta tutuklanan Türk askerlerinin bir an önce serbest bırakılmasını istendi.
Bu arada, Amerikan tarafı, olayla ilgili verdiği ilk yanıtta, özel harekâtçıların Kerkük’ün Kürt kökenli valisine yeşil hattın güneyinde bulunan bazı Türkler tarafından suikast düzenleneceği yolunda alınan bir istihbarat üzerine tutuklandıklarını bildirdi.
Türk tarafı, bu gerekçeyi inandırıcı bulmadı. Özel harekâtçıların görev yaptığı Süleymaniye, Kürt bölgesini ayıran yeşil hattın kuzeyinde kalıyor”.
Vikipedi ise olayı şöyle yazar;
“Çuval Olayı, Çuval Hadisesi ya da Süleymaniye Olayı 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde karargâh kurmuş bulunan bir binbaşı komutasındaki 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun ve Türkmen mihmandarlarının Irak’taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı’na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir şekilde sürpriz bir baskın sonucu derdest edilmeleri ve başlarına çuval geçirilmek suretiyle götürülüp 60 saat süresince alıkonularak sorguya çekilmeleridir.
Operasyon için ABD’nin en önemli millî bayramı olan 4 Temmuz (Bağımsızlık Günü) tarihinin seçilmiş olması, günün cumaya denk gelmesi, bu şartlarda konuyu süratle ve diplomatik tarzda çözüme kavuşturabilecek yetkili Amerikan makamlarına ulaşmanın uzun sürmesi ve Türk askerlerinin bu yüzden 60 saat gözaltında bekletilmeleri, Amerikan askerlerince küçük düşürücü kasıtlı hareketlere başvurulmuş olması, Çuval Hadisesi’nin bir provokasyon olduğu görüşlerinin dile getirilmesine sebebiyet vermiştir”.
Sedat Ergin’de “çuval” yoktur ama diğer bütün kaynaklarda mevcuttur.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ise “Ben Amerikalıların Çuval Olayı’nın bizi bu kadar rencide edeceğini de bildiklerini zannetmiyorum. Çünkü onlar için bu çok normal. Göz bağlamak yerine tamamen pratik bir çözüm. Bu çuval da değil, görmesini engelleyecek bir poşet” demişti.
Türk askerinin başına “poşet” geçirilmiş.
Diyecek lâf yok.
Özkök’ün sözünün üstüne söz söylenmez.
Ben yine de bu yazıyı, Dilkeş-Hâverân makamında bestelenmiş notalar eşliğinde okumanızı tavsiye edeceğim.
Gerisi size ait.