HÜSEYİN MÜMTAZ

Cumhuriyet’in Otuzyedinci yılı

“15 Kasım”, “köprüden önceki son çıkış”tır.

1 Ağustos 1958’de çıkıp bugün sonuna geldiğimiz zorlu yolun bittiği noktadır.

                Artık bir karar verme noktasındayız.

                Ya zaferle taçlandıracağız yahut kimsenin adını sanını bilmediği bir garip topluluk olarak sürünmeye devam edeceğiz.

                1958’den bu yana 62, 1974’den sonra da tam 46 koca yıl geçmiştir.

                Biz hep “barışçı” idik, anlaşma taraftarıydık.

                “Karşı taraf –federasyon- saçmalığı ile yola çıkmıştı. Denedik … Olmadı.

Hem kaç defa denedik.

‘Son Türk Devleti’nin kurucusu Rauf Denktaş’ın keskin zekâsıyla önce ‘Otonom’ idik. ‘OKTY-Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi…’ ‘Otonom’ lâfı, Rum’a uzatılan zeytin dalı idi.

Sonra, tarih şahittir; ‘KTFD-Kıbrıs Türk Federe Devleti’ olduk. Oradaki ‘federe’ tanımı ile Rum’a yine ‘federasyon’un bir parçası olmak istediğimizi duyuruyorduk. Denedik.

Bir türlü anlamadılar, anlamak istemediler.

Tıpkı 15 Kasım 1983’de ‘KKTC-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ ilânında yer alan ‘Kuzey”’ kelimesindeki inceliği anlamadıkları gibi.

Rauf Bey, ‘Kuzey’ diyordu, yâni yine de, her şeye rağmen bir bütünün ‘kuzeydeki’ parçasıyız.

Artık olmamalıyız. Dili, dini, ırkı ve DNA’ları birbirinden tamamen farklı iki milletin ille de bir federasyon çatısı altında birleştiklerinin başka bir örneği var mıdır dünyanın herhangi bir yerinde? Çekoslovakya, Yugoslavya neden bölünmüştür farkında mısınız? Moldova-Gagavuzya neden ayılmıştır Romanya’dan? Ukrayna, Beyaz Rusya?

Peki Kore bile neden iki parçadır?

Kaldı ki tarihin hiçbir devrinde Rum Ada’nın bütününde egemen olamamıştır ki, şimdi olsun!

Ve ülkelerin yüzölçümleri dünyanın neresinde nüfuslarıyla orantılıdır ki ‘Türkler üçte birdir, adanın üçte biri onlara yeter’ olsun?”[ii]

Seçildikten sonra elini öpmeye gittiği babası Rüstem Tatar’ın; “Biz Türk oğlu Türküz” dediği yeni bir Cumhurbaşkanı ile Cumhuriyetin 38’inci yılına girmek çok güzel fırsatlar çıkarıyor önümüze.

Hatırlayın lütfen. Annan Planı döneminde yukarılardan bir yerlerden gelen “Yes be annem” isteğine büyük bir hevesle ve koro halinde uyan kesimi hatırlayın.

Şimdi neden aynı koro, aynı yerden gelen Tatar isteğine bu kadar sert karşı çıkmıştır?

Gelinen noktada “Devlet” artık “tanınma”ya odaklanmalıdır.

Ve “Devlet”in adından artık “Kuzey” çıkarılıp “güney”le son bağlantısı da ortadan kaldırılarak “KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ” haline getirilmelidir.

Göklerde ve Beşparmaklarda dalgalanan KTC Bayrağı artık, resmî makam odalarında da bilhassa yabancı konukların gözüne sokulmalıdır.

Bayrak lâfta kalmamalıdır. 

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.