Site icon Söz Gazetesi

BEKLE BİZİ BAF, GERİ GELECEĞİZ

BEKLE BİZİ HATAY” başlıklı önceki yazımın, Turkishnews.com da yayına girmesinden sadece beş dakika sonra altında şu yorumun geldiğini gördüm;

“BEKLE BİZİ BAF, GERİ GELECEĞİZ. KKTC’DE YABANCIYA MAL SATILMAMASI LÂZIM”.

Can evimden vurdu…

Bakın daha önce neler demişiz;

“Türkçe’nin yaşayan en iyi üç yazarından biri olan (Lefke’li) okuyucum diyor ki;

‘Hocam biz burada sosyal medyada Dillirga Kantonu diye nerede ise savaş ilan ediyoruz… Siz farkında değilsiniz çünkü o mecraya girmediniz… Biz Harbiye okumadık ama ‘İlk emrin çekil olursa, bir daha ileri diyemezsin, git mevziine Allah’a dua et, herif sizi vuramasın’ emrini alıp uygulayacak kadar askerlik yaptık,  bilgi edindik… Ben Peristerona’dan, Hirsofu’ya kadar, Türk Kantonu istedim zaten… Ana bölge olarak kalanı sonra konuşacağız… Ne Kristmas ne Mevlid Kandili… Sandığınızdan uyanığız merak etmeyin…’

Dillirga Kantonu..

Monarga Kantonu..

Dillirga/Monarga Kantonu..

Kafiyeli, kulağa ne hoş geliyor değil mi?

Masada göğüs göğüse, kanton kantona çarpışmanın zamanıdır..

Karpaz’da Rum kantonu mu, karşılığında Yağmuralan kantonu; Kormacit’te Maronit kantonu mu, karşılığında Dillirga/Monarga kantonu..

Magosa ‘insiyatifi’nin, Magosa kaymakamının da boy gösterdiği  iki toplumlu korosu mu; o zaman Baf Kalesi’nde de Musa Eroğlu gecesi..

Harita gönlümüzde, ruhumuzda her daim açık dedik ya, asetat kalemiyle Peristerona-Hirsofu hattını çizip üstadın dediği gibi, karşısına geçip baktık..

Keyif boğdu bizi…”

“Karşılığında ne teklif ediyor Rum tarafı? Meselâ Kıbrıs Türk oluşturucu/kurucu devletinin sınırları için Bostancı’lardan, Akıncılar’ın acayip şekilde Rum tarafına girmiş burnuna, oradan da Derinya’ya düz bir hat neden çizilmesin?

Şu ‘aynı gökyüzü altında’ ‘iki toplumlu’ gösteriler-konserler-etkinlikler hep Türk tarafında, Çetinkaya sahasında; Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılabiliyor da…

Türk tarafının ‘Rum’lara güveninin artması için’ neden meselâ aynı Baf göğünün altında, Baf Kalesi’nde Musa Eroğlu Konseri verilemiyor?

Katsantonis ve Taşçı, 12 Şubat 2004 tarihinde ilk sahneye çıktıkları Atatürk Kültür Merkezi’nde 10 yıl sonra yine aynı tarih ve aynı günde,  aynı kostümlerle sahne alarak ‘Aynı Yolda 10 Yıl’ konseri vermişler. Ne kadar güzel?”

“2004’de Maraş’ı verdiğimiz, yelkenleri indirip hepsine ‘yes be annem’ dediğimiz Analarının planını kabul ettik de ‘tanıdılar mı?’

Gazimağusa Kaymakamı Gazimağusa’da ‘Kıbrıs’ta Barış için İki Toplumlu Koro’da solistlik yapıyor da, Baf Kaymakamı Baf Kalesi’nde Musa Eroğlu’na neden izin verip koristlik yapmıyor?”

“Son haber Lefke’den.

1571’de Türkmen/Yörüklerin ilk yerleştiği belde olan Lefke’den.

Onun da ‘Gaziveren’ sahilinden…

Gaziveren…

Lefke’nin gazi vermiş olan o sahiline Yahudi ismi verilecekmiş.

Belediye reisi öyle hükmetmiş.

Sahile Siyonist İsrailli iş adamı Amikam Marhoom’un isminin verilmesini kararlaştırmış reis.

Karpaz’da zaten yıllardır ‘gate’lenmişti Yahudiler.

Demek artık buraya da uzanacaklar. Büyük düşünüyorlar.

 

 

Öyleyse şimdi dışarıdan gelen tarih kitaplarında muhtemelen olmayan kendi tarihimize dönelim.

Yukarıdaki fotoğrafa iyi bakın…

‘Bu resim var ya? Nevcihan ablamız… Eşi Hasan Kumarcı, o kıyıda şehit olduydu. Ölüsüne bakarak ağlıyor… Kıyıya Yahudi adı verdiler… ‘ diyor Nazım Beratlı.

‘İki sene önce vefat etti… Ölene kadar Gaziveran’da yaşadı… O karnına sarılıp ağlayan çocuk, Kubilay Oluşum, oğlu emekli öğretmendir şimdi. Komşumdur, eşi akrabamdır… Karnında olan oğlu, Avustralya’ya göçtü, orada yaşıyor. Babasının kanı yetmedi burada yaşayabilmesine…’ diye devam ediyor Nazım.

Resme iyi bakın.

Nevcivan Abla’nın gözlerine bakın… Yüzündeki ifadeye bakın.

Nereye bakıyor, ne düşünüyor acaba?”

Yâni benim “Hatay Bekle Bizi” yazımın altına bu yorumu yazmayacaktın ey okur.

Kalbimden yaraladın beni.

Ben elbette Baf’ı isterim.

Yetmez…

Leymosun’u,

Kasaba’yı da isterim.

Bakma sen Türkiye’nin suyunu, elektriğini…

Askerini, Ayşe’sini istemeyiz diyenlere.

Yarım değil, bütün Kıbrıs’ı isterim.

“Bütün Kıbrıs”ı Rumlardan değil; Venedik, Lüzinyanlar’dan almıştık.

Şimdi varsalar gelsinler onlarla konuşalım.

Rumlar kim, onlarla neyi, neden konuşalım?

Önümde Denktaş’ın “Yeniden 12’ye 5 Kala” kitabı duruyor.

12’yi tam 12 saat geçti efendiler.25 Şubat 2023

Exit mobile version