Hadi şahıs, kurum ve kuruluş isimlerini mahfuz tutup vermeyeyim. Çok sevdiğim bir dostumun kızı İstanbul’da ülkenin en değerli Tıp Fakültelerinden birini kazanır.
Aile emekli maaşıyla geçinen mazbut bir ailedir.
Aile bir yana sülale sevinç içindedir.
Fakat sevinçleri süreçte yeise dönüşmek üzeredir.
İstanbul yolculuğu başlar. Hemen okulun yanındaki Özel bir Öğrenci yurdunda zar zor yer bulunur.
Lakin fiyatı dudak uçurtur. Ayda tamı tamına 8 bin lira istenilmektedir.
Aile bir yana sülale boyu istişareye geçilir. Para bulunacaktır. Başka çare yoktur. Bir gencin istikbali söz konusudur.
O da bulunur.
Yol parası filan derken kızımız yurduna gjder.
Daha ilk gün halet-i ruhiyesi bozulur. Anlaşmaya göre yurt öğrencilere sabah kahvaltısı verecektir.
Kızımız kahvaltı niyetine önüne getirilen tabağa bakar..
İlk hayal kırıklığını yaşamış, umutları daha şimdiden törpülenmeye başlamıştır.
Kahvaltısının fotoğrafını çeker ve ailesine gönderir.
Adını da koyar: “ Muhteşem kahvaltım.”
Kaç zeytin var siz sayın, bir haşlanmış yumurta, kibrit kutusu kadar peynir. Kibrit kutusunun üstünü örtmeyecek kadar sözüm ona tereyağı, iki kutu yolcu reçeli..
Bu çocuklar bu beslenmeyle okuyacaklar ve yarın hekim olacaklar!
Ülkeyi uçuracaklar…
İmdi bu kızımızın ve yüzbinlerce oğullarımızın ve kızlarımızın ruh halini bir tahmin edin, haaa bu arada ülkeyi yönetenleri dinlemeyi de ötelemeyin.
Uçmak için kemerlerinizi bağlamayı da asla ihmal etmeyin!
Reha Ören