Ben komşusunun yalancısıyım.
“Ben onu çok iyi tanırım. Komşumuzdu. Traktörle tarladan marul alır pazarlarda mahalle aralarında sokaklarda satardı. Geçimini öyle temin ederdi. Bunda ayıp bir şey yok. Sonuçta ekmek parası.
Ancak nasıl olduysa oldu sonradan çok zengin oldu. Diyorlar ki Karun kadar serveti var. Servetindeki patlama Zeydan Karalar zamanında oldu. Ne zaman birlikte yol arkadaşlığı yapmaya başladılar. Aldı başını gitti.”
Komşusunun açıklamaları şöyle devam ediyor. “ Anlaşın o ki Allah ona yürü ya kulum” demiş.
Bize demiş de biz ne hikmetse hep yaya yürüyoruz. Demek ki biz işi bilmiyoruz. Bilmediğimiz için de bir partiye yamanmıyoruz. Halk adına demokrasi adına adalet adına parsayı toplamıyoruz.
Dün traktörle pazarlarda marul satan adam önce milletvekili aday şimdi Araç kiralama imparatoru olmuş. Büyükşehir Belediyesi’nden onlarca milyonluk ihaleler alıyormuş. Ne hikmetse kimse de sesini çıkartmıyormuş”.
Biz ne bilek beğim kimin nerede ne mal sattığını?
Adana küçük yer. Eskiden Büyük Köy’dü şimdi biraz daha büyüdü.
Beton yığınlarıyla Büyük kasaba oldu.
Hal böyle olunca da siyasetten ticarete her şey kasaba mantığıyla oldu…
Kim kime… Dum duma…
Yaşasın demokrasi, hak adalet.
Yoksulların yanındayız..
Size hizmet için buralardayız…
Yaşasın hak. Yaşasın hukuk.
Laf-u güzaf.
Gerisi gak, guk!
Reha Ören..