YÖK Akademik Teşvik Puanlama Sistemini Değiştirdi. Yeni Değişimler Nelerdir?
Akademik Teşvik Ödeneği (ATÖ) Yönetmeliği 14/12.2015 tarihli Bakanlar Kurlunun 2015/8305 karar sayısı ile yayınlaması ile üniversitelerde akademik çalışmaların yıllık raporlama süreci YÖK’ün 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunun ek 4. Maddesine bağlı olarak işletilmeye başlandı. Teşvik puanların hesaplanmasında esas alınan faaliyet alanlarında yapılan tüm faaliyetlerin en üst sınırı 30 puanla sınırlamaktaydı. Akademik teşvik ödeneği almaya hak kazanmak için belirlenen alanlarda en az 30 ve üzerinde puan almak gerekir.
Ağırlıklı teşvik puanlama hesaplamalarında başlangıçta önerilen oranlar ve katkılar 17/1/2020 tarihli ve 31011 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan 16/1/2020 tarihli ve 2043 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca bu Yönetmelik Cumhurbaşkanlığı Yönetmeliği ile yeniden belirlenmiştir. Yeni yönetmenlikte “Proje”lerin payı 30’dan 20 puana, Araştırma 15 puana, düşürülmüştür. Aynı kararnamede yapılan önemli değişikliklerden biride üniversitelerin ve akademik kuramların en önemli okulu niteliğindeki kongrelerde sunulan tebliğlerin niteliği ve yayınlanma esasına dayalı “16/1/2020 tarihli ve 2043 sayılı Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliği’nin Değişik: RG-17/1/2020-31011-CK-2043/5 md. Akademik faaliyet türü tebliği başlığı altında belirtilen “Hakemli uluslararası bilimsel konferansta, sempozyumda veya kongrede sözlü olarak sunulan ve bunların kitabında yayımlanan tam bildiri” ifadesi belirtilmektedir.
Akademik kurum ve öğretim üyelerinin büyük çoğunluğunun son yıllarda akademik teşvik çalışmalarına yönelik başlatılan bilimsel araştırma sonuçlarının sunulması ve paylaşılması gibi esas amacıyla yapılması beklenen kongre ve sempozyumlar maalesef amacına zarar verir nitelikte yurt içinde ve dışında otel odalarında bir kaç göstermelik yabancı bilim kurulu üyeliği üzerinden teşvik priminin talep edilmesi sıkça eleştiri konusu olmuştur. Bu şekilde bilimsel ve akademik ilke ve geleneklerin dışında çoğunluklu ATÖ puanı toplama eksenli kongre anlayışı bilimsel çalışmaların paylaşımının yapıldığı akademik dünyanın olmasa olmazı kongrelerin niteliğine ve varlığına zarar vermiştir. YÖK’ün ve üniversitelerin dikkatinden kaçmayan bu uygulamaya karşı 16/1/2020 tarihli ve 2043 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı sonucu akademik kongrelerde sunulan tebliğler üzerinde akademik teşvik puanlamasını neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Ödemeye konu olan ilgili alanların toplamda derleyeceği 100 puan üzerinden yapılan değerlendirme ortalamasının da görebildiğim kadarı ile düşük görülüyor. Mevcut durumda Nobel ödülü alınsa bile 100 puan almak nerdeyse mümkün olamayacaktır. Çukurova Üniversitesi 2018 ve 2019 yılları verileri üzerinden başvuruda bulunanların ortalama puanı 100 üzerinden 38.3 puan olarak görülmektedir.
“Yönetmeliğin bir önceki halinde, bilimsel makalelerin puanları Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) esasları dikkate alınırken, 2020 yılı başında yapılan değişiklikle ISI Web of Science (WOS) sınıflamasının puanları esas alınmaktadır. Buna gerekçe olarak sıkça tartışılan bilimsel olmayan ve para karşılığı yapılan yayın ve atıf faaliyetleri gösterilmektedir.
Akademik Teşvik Ödeneği Akademik Dünya İçin Ne Getirdi Ne Götürdü?
Türkiye'nin bilimsel düzeyini uluslararası alanda görünür kılma konusunda akademik personeli desteklemek için düzenleme konusu ne denli başarılı oldu halen elde somut veri olmadığı için bilmiyoruz. YÖK istatistiklerinde de herhangi bir veri yayınlanmadığı için ATÖ’nün 5 yıllık analizini yapacak durumda değiliz.
İnternet ortamında edindiğim bilgiler yerleşik akademik başarısı yüksek üniversitelerdeki toplam öğretim üyesinin ancak yarısının ATÖ için başvurduğu görülmektedir. 2018 yılı için ODTÜ toplam öğretim üyesinin % 51,9’u, Çukurova Üniversitesinde yaklaşık öğretim üyelerinin % 45.5’i, Bartın Üniversitesinde %18’i teşvikten yararlanmış görülüyor. Ayrıca son düzenleme ile kongreler ve makaleler için belirlenen puanlama hesaplamasına göre tam puan almak nerdeyse imkansızlaşacaktır. Teşvik için belirlenen ödeme cetveli üzerinde yapılan çalışmada artık hiç bir koşulda 100 puan almanın nerdeyse imkânsız olduğu bu durumda en az 400 ve en fazla 1340 küsur TL kadar ek gelir katkısı sağlanacağı hesaplanmaktadır. Akademik kadroların yarısının bile başvuracak kadar puan toplayamadığı ve puanların çoğunluğunun da daha önce yapılan atıflardan sağlandığı düşünüldüğünde sonuçların amaca uygun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılması gerekir. Geriye bir tek WOS üzerinden yayınlanan SCI yayınları (makaleler ve kitap bölümleri) kalmaktadır. ULAKBİM verileri Türkiye adresli yayın ve makale sayılarında 2016 yılından sonra düşüşe geçtiği görülmektedir (https://cabim.ulakbim.gov.tr/
Her Alan İçin Puan Kotası Olumsuz Etkide Yapabilir
Çoğu araştırıcı belirli alanlarda belirlenen kotanın üzerinde çok puan toplarken bazı alanlarda belirli dönemlerde hiç kota toplanmama durumu da oluşmaktadır. Yeni yaptığınız bir yayın atıf alması zaman almakta ve atıflara atfedilen puan değeri bir makale yayınlamaktan daha yüksek olması da çok hakkaniyetli görülmüyor. Bu durum kişileri belirli bir sayının ötesinde bilimsel katılımı sınırlayabilir.
ATÖ Değişikliği Akademik Dünyanın Maddi Gereksinimi Konusundaki Kaygıların Ortaya Koymaktadır. Bilim ve Akademik Camianın Geçim Kaygısı Olmadan Bilimsel Bilgi Üretmek İçin Rahat Olmalıdır.
En son ATÖ yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile akademik teşvik ödemelerine konu olan subjektif konuları askıya alması önemli olduğu kadar yeni süreçte yeni taleplerin oluşması da sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle YÖK’ün akademik personeli teşvik etmek için başlattığı teşvik uygulamasında görülen eksikliklerle de birbiri ile bağdaşmadığı söylenmektedir. Bu bağlamda, teşvik puanı verilen alanlar itibarı sınırlamaya bakılmaksızın kişilerin herhangi bir alanda toplayabildikleri kadar puan üzerinden teşvik dikkate almaya değer görülüyor
En son 2019 da alınan kararla Türkiye’de artık bize yakışmayan uluslararası niteliği olmayan kongrelerde sunulan bildirilere son verilmesinin yanında köklü meslek örgütlerinin kongreleri de sunulan makalelerin cetvelde yer almaması adeta bu ödeneği zorlaştırarak maddi destek almasınlar yaklaşımını ortaya koymakta olduğu konusunda YÖK tarafından yapılan açıklamada konuya dikkat çekilmiştir. 2015 yılında çıkarılan ATÖ yönetmeliği ile akademik çalışmaların desteklenmesi hedeflenen amaç/çalışma kısa sürede ek ders garabeti gibi öğretim üyelerini ve bilimin saygınlığına zarar vermeye başladığı konusunda çoğu araştırmacının kaygıları bulunmaktadır.
Ne yapılmalıdır?
-
YÖK’ün son ‘16/1/2020 tarihli ve 2043 sayılı ATÖ Yönetmeliği’ değişikliğine gitmesi maalesef kısa sürede istenmedik başvurular sonucu bizlere karşı güvensizlik olarak anlaşılan durum Üniversite ve bilim insanlığı saygınlığı için hiçte hoş olmamaktadır. Akademik camianın akademik teşvik üzerinden küçük maddi destekler üzerinden puan toplamak için değişik yollara yönelmemelidir. Bu bağlamda ulvi niteliği olan akademisyenlik toplum gözünde rencide edilmemelidir. Akademik teşvik ödeme sürecinde yaşanan birçok garabete son verilmesi akademik kadroların saygınlığı için önemlidir.
-
Akademik teşvikte yurt içi-yurt dışı kongre ve yayınlar için ayrı ağırlıkta puanlar üzerinde çalışmalar dikkate alınmalıdır. Ancak ATÖ ekseninde yapılan yanlışlar öne sürülerek üniversitelerin temel geleneklerinden ve bilgi paylaşımı yapılan platformlar olan kongre kültürüne zarar vermemelidir.
-
Yeni yönetmelikle ilgili alanlarda tam puan almak nerdeyse imkânsız duruma gelmiştir. Her bir akademik teşvik alanı için puan sınırlaması yerine araştırıcının çalışmalarının toplam faaliyetleri sonucu topladığı puan üzerinden teşvik sağlanmalıdır. Aksi taktirde kişi belirli bir sayıdan daha fazla yayın veya proje yapmasının anlamı yok anlamı çıkacaktır ki bu akademik anlayışa uygun görülmemektedir. YÖK’ün aradığı nitelikteki proje ve araştırma için bütçe olanağı sağlayan kaynaklar sınırlıdır. Bu bağlamda eğer araştırıcılara maddi destek sağlanmak isteniyorsa puanlama sistemi yeniden somut veriler üzerinden çalışan ve üreten için tam puanın sağlanıyor olmasına dikkat edilmelidir.
-
Akademik çalışmaların desteklenmesinde temel hedef rakamlarla üretilen çalışmadan çok kaliteye önem verilmesi ve bunun içinde kurumun ve akademik kadroların çabaları, zamanı ve enerjisi bilimsel çalışma ve bilgi üretimine yoğunlaştırmalıdır.
-
Mevcut yeni puanlama sistemi ile ATÖ’nün hedeflediği gibi ciddi bir ekonomik katkı sağlamayacağı anlaşılıyor. Üniversiteler ve bilim insanı saygınlığının daha fazla zarar görmemesi için ATÖ kaldırılabilir. Bunun yerine araştırıcıların geriye doğru somut veriler üzerinden 3-5 yıllık birikimli araştırma ve bilimsel yayınları göz önüne alınarak ek ödeme yapılabilir. Akademik teşvik faaliyetleri için her araştırıcının somut akademik yayın, atıf, proje ve tebliğ/sunulara ilişkin ölçütler belirlenmeli ve akademisyenlerin zamanı bu tür uğraşlarla harcanmamalıdır. Hazırlana ATO dosya ve belgeler yoğun çalışan bilim insanları için çok ciddi bir zaman kaybı ve külfet oluşturmasıda ayrıca dikkate alınmalıdır.
-
YÖK ve/ya Üniversiteler her araştırıcının somut bilimsel yayınları, puanları, atıfları, projeleri ve diğer çalışmalarını veri tabanları ortamında bilgisayar programları yarımı ile ekstrakte ederek tablolaştırabilir. Aksi takdirde kim kaç puan toplamış vs. türü sorunlara ilave olarak bazen insan doğasından kaynaklanan küçük olumsuzlukların birimlerde yaşandığı görülmekte/duyulmaktadır.
Sonuçta olarak; ATÖ’nün 2015 yılından günümüze kadarki kısa sürede Türkiye bilimini uluslararası alanda herhangi bir olumlu etkisinin – başarılı bir etkisinin olup olmadığı konusunda elimizde somut veri olmadığı için net bir analiz yapılamamaktadır. Ancak görebildiğim kadar gerek ödeneğin düşük olması ve gerekse bilimsel faaliyet alanlarının ve puan sınırlaması çokta motive edici görülmüyor.
Nihayetinde işin içinde para girince beraberinde istenmedik birçok bilinen olumsuz sonuçlar oluşmaktadır. Hatta akademik kültüre zarar verdiği ayrıca sıkça belirtiliyor. Bu durum üniversite kültürüne ve akademisyenliğe ister istemez öğrenci ve toplum gözünde ciddi zarar vermektedir.
Her zaman belirttiğimiz gibi akademik kadroların ekonomik kaygıları olmayacak düzeyde geliri olmalı ve aralıklarla somut veriler ve ölçütler üzerinden ürettikleri-öğrettikleri ve toplumsal yararları dikkate alınarak değerlendirme ve hesap sorulabilirlik ekseninde destekte sağlanabilir. Hepsinden önemlisi akademik dünya küçük maddi kaynak için toplum karşısındaki saygınlığını düşürecek faaliyetlere yönlendirilecek ve yeltenilicek uygulamalardan kaçınılmalıdır. Ek ders, ikinci öğretim, tezsiz lisansüstü eğitim ve döner sermaye gelirleri üniversite ve akademik camia için ne getirdiği ve ne götürdüğü konusu yeniden ele alınmalı ve tartışılmalıdır.
Her ne kadar teşvikte yüksek orandan yararlanıyor olsam da korkum odur ki; bu durum ek ders gibi üniversite kalitesine uzun zamanda zarar verir. Başta YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığının bundan kaçınması ve üniversite öğretim üyelerine ve bilimin saygınlığına zarar verecek parasal işlemlerden üniversiteyi arındırması gerekir. Sorun yeniden her türlü şaibe ve sulandırmalara müsaade edilmeyecek şekilde ele alınarak bilimsel gelişmelere katkıda buluna akademisyenlere yakışır bir ek destek sağalabilir. Değilse kanaatim bilim, bilim insanı ve üniversite küçük teşvikler ile uğraştırılmasın ve toplumun gözünde paragöz durumuna da düşürülmesin.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş