Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Gülçin Sahilli. Celal Bayar Üniversitesi’nde Türk Dili Edebiyatı ve Eski Türk Edebiyatı üzerine tezli yüksek lisans yapmıştır.
Edebiyat öğretmenidir, çocuklar ve gençler için mitoloji, aforizma ve şiir atölyeleri yapmaktadır.
Yazdığı “Çamur Kraliçe” adlı çocuk oyunu sahnelenen şair yetişkinler için diksiyon dersleri vermektedir.
Yayınlanmış dört şiir kitabı ve bir çocuk romanı vardır. İzmir’de ikamet eden Gülçin Sahilli evli ve bir oğul annesidir.
Kitapları :
Mavi Esme Boran-Şiir, Gülkedisi-Şiir, Yağmur Sayma Makinesi-Şiir, Masumiyet Cambazı-Şiir, Peri Akademisi- Fantastik Çocuk Romanı
Aldığı Ödüller:
2014 Kıyı Ruhi Türk Yılmaz şiir ödülü, 2015 Atilla İlhan şiir ödülü, 2018 Hasan Bayri Şiir ödülü
İlk şiiri Varlık dergisinde yayınlanmıştır. Yazı ve şiirleri Yasak Meyve, Roman Kahramanları, Türk Dili, Lacivert, Kurşun Kalem, Özgür Edebiyat, Yeni E Dergi, Akatalpa, Kıyı, Çağdaş Türk Dili, Mavi Yeşil, Poyraz, Ihlamur, Çini Edebiyat, Mavi Ada, Patika, Ekin Sanat, Caz Kedisi, Hayal, Aksi Sanat ve
Aydınlık Kitap gibi pek çok yayın organında yayınlanmıştır.
Gülçin Sahilli’ nin şiir üzerine düşünceleri:
‘’ Şiir yazmaya 12 yaşında başladım. Yazdıklarımı o dönem Türkçe öğretmenime gösteriyordum. Okuduğu her şiirimde beni hayli başarılı buluyor ve iyi bir şair olacağımı söylüyordu.
O yaşta bir çocuk için paha biçilemez bir destekti. Yılları aşıp bugüne geldiğimizde Gülçin Sahilli’nin şiire baktığı yer diye başlarsak, şiirin de dünya olduğunu varsayarsak ancak durduğum yerden bakabiliyorum dizelere, iki gözün yettiğine sözü karıştırarak.
Kendi zamanımın şiirini yazıyorum geçmiş zaman kipleri dildeki bahanem.
Toplumun yorgun harcına, inceltilmiş kederimi katıp karıştırmayı ihmal etmiyorum elbette dize imal ederken.
Kitaplarımdan söz açarsak da ilk üç kitabımda kalabalıkların ve geniş alana yayılan olayların tok çığlıkları yer aldı. 4. Kitabıma geldiğimizde ise şiirlerim düzensiz çoğalan kadın yaralarında saçıldı.
Ve dağılan her katın altından farklı kanamalı çiçekler yayıldı dizelere. Yol
devam ettikçe, kadınlar da çocuklar da birbirine üvey kardeş acılar da benle birlikte ses almaya devam edecek.’’
KADINLIĞA ÖZGEDİR ÖLMEK
Erkek din sahibi, dün sahibi, gün hakimi
Kadın merdiven altı üretimdi
Kibrinizle yazdığınız dört kitap dile gelince
Türün güçlü olanı hayvanına yenildi
Son minibüs ölüme kalkanmış bilmeden bindi
Katrandan ellerinizde hayattan indi
Adı yok, olmadı, siz pembe deyip geçin,
Kadının, başı, gövdesi, gözü gönlü ne varsa kapatılsın
Kadındır, varlığı ayıplıdır, böyle yazılsın
Onlar kıllı kalpleriyle yaşar, sen giy şu kefeni!!!
Maktul olmaya doğurdu kızını anne,
Anne, can veren, acıdan yarım insan
Sandığında uyutur çeyizlerini kızının
Bir uzun uyku ki kimseler dalmasın
Çırpındı, ancak bir serçe kadar devin elinde,
Tekerler, karanlık ormana erdiğinde,
Yapmayın, bahara çalan nefesime kıymayın!
Yaptılar, kesip yaktılar, toprak yatakta yatar
Yaratırken unuttukları adaleti, ölmeye kattılar.
**
MASUMİYET CAMBAZI
Aya üfleyip mumu yakıyordu.
Kırmızı perdeler üç güne sarancalı.
Yüzünün çiçeği
düşmemiş kızın döşeğinde işin ne?
Nar açmış gecede delikanlı fenerler
Böğürtlenlerin yanından inen keçilikte
Elleri başında, dağ göğsünde, gelin kızın son yazması,
alın yazısı, kahır yazısı,
Güldürmeye gücü yetmez erkekliğin
Eski halaylar ve başları, mendilinde kan oya
Omuzların geniş, ellerin büyük, gözlerin nehir
Ama yoktu babanın uçsuz buğday başakları
Saçları ipek yazı, gülün nazı, ağır sızı
Gelen baharların en güzel kızı
On cumhuriyete sattılar aşkınızı
O kılından sedirler, salından yapıncaklar, dikenden gülüncekler
Küf nefesli adama yaktılar aşkınızı.
**
PORSELEN BEBEK
Çocuk çığlıkları düşerdi üstlerine
Gözleri sabun yanığı, bir eğri mavi leğen
Annelerinin rahmine sığınmacı
İlk evlerine dönemeyeceklerini bilmeden
O dünlerde,
Çaput ağaçlarına sarınıp uyurduk
Kadınlar aşardı önümüzdeki tepeden
Çıplak topuklarında kaderleri kazılı
Dokuzuna ermeden yemenilenmiş kaderleri
Adlarına imzalı tarla sınırlarında
Bir ağlardık bir ağlardık ki
Evlerin pencereleri tuz tutardı
Gözlerimiz bayramdan cenazeye dönüp gelir
İki toprak atıp bir avuç lokum yerdik
Ölenleri beklediğimiz sinema önlerinde
Biletler tırpanla kesilirdi
Okumaya Z den başladık
Tebeşirle çizmiş gidinin çaçası dedem evleri
Gecesine çatışma çıkmış ağaçları vurmuşlar
O nesile bir daha hiç kış gelmemiş
Çocukluğumdan bakınca günlerden pembe
Çocuklardan bakınca gemiler kâğıttan
Dertler şeker, acılar renkli kurdele
Günümüze dönersek,
Kadın ve çocuklar derhal filikalara!